Ad

doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İklim Okulu’ndan Yeni Proje: 3 Adımda Tohum Topu Bağışı Nasıl Yapılır?

Değerli dostlar,

İklim Okulu olarak başlattığımız yeni sosyal sorumluluk projesiyle, doğaya katkı sunmak isteyen herkese anlamlı bir fırsat sunuyoruz: “Adına Doğaya Tohum”.

Bu proje bir ağaç dikim kampanyasından farklı; burada bireyler doğrudan toprağa çıkmadan da çevreye katkı verebilecek. Bağışta bulunan herkesin adına tohum toplarını biz doğaya bırakacağız. Her bir tohum topu, bir umut ve bir teşekkür anlamına gelecek.

Nasıl İşliyor?

• Siz bağış yapıyorsunuz,
• Biz, yerli ve doğaya uygun bitki tohumlarıyla hazırlanan tohum toplarını doğaya, sizin adınıza fırlatıyoruz,
• Size özel hazırlanmış teşekkür sertifikası ile katkınız kayıt altına alınıyor.

Bu Projeyle Ne Amaçlıyoruz?

• Betonlaşan yaşam alanlarına karşı yeşil alanlara destek olmak,
• Toplumda doğaya yönelik duyarlılığı artırmak,
• Herkesin katkıda bulunabileceği sade ama etkili bir çevre projesi yürütmek.

Neden Önemli?

• Bu proje, yalnızca çevreyi değil, sosyal sorumluluk kültürünü de güçlendiriyor.
• Doğaya geri verme duygusunu toplumsal farkındalıkla birleştiriyor.
• Çocuklar, gençler ve kurumlar için örnek bir çevresel dayanışma modeli sunuyor.

Katılmak İçin
Bağış yapmak ve adınıza doğaya tohum gönderilmesini sağlamak için:
iklimokulu@yandex.com

Tohumlar doğaya değil sadece; topluma da yeşil bir mesaj bırakır.
Gelin, adınıza bir umut filizlensin.
Bugün attığımız her tohum, yarının nefesi olabilir.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – İklim Okulu Kurucusu





Emisyon Hedefleri Rehberi: Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif

Günümüzde şirketlerin ve kurumların "yeşile döndüğünü" duyuran açıklamalarına sıkça rastlıyoruz. Ancak bu iddiaların ardında yatan Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif gibi terimler çoğu zaman kafa karışıklığına yol açıyor. Halk arasında bu kavramlar birbirinin yerine kullanılabilse de, aslında her birinin kendine özgü bir anlamı ve çevresel etkiye yönelik farklı bir taahhüt düzeyi var. Gelin, bu önemli ayrımları yakından inceleyelim.

Karbon Nötr Nedir?

Karbon nötrlük, atmosfere saldığınız karbon miktarını, eşdeğer miktarda karbonu atmosferden uzaklaştırarak veya başka bir yerde emisyonu engelleyerek dengelemek anlamına gelir. Bu genellikle, yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmak veya ağaçlandırma faaliyetlerini desteklemek gibi yöntemlerle elde edilen karbon kredileri (veya karbon denkleştirme) aracılığıyla yapılır. Buradaki önemli nokta, şirketlerin kendi emisyonlarını azaltmak zorunda olmamasıdır; mevcut emisyonlarını dengelemek yeterlidir. Bu, hızlı bir şekilde "karbon nötr" iddia etmek için popüler bir yol olsa da, temel sorunu kökünden çözmekten ziyade bir telafi mekanizmasıdır.

Net Sıfır Emisyon Nedir?

Net sıfır emisyon kavramı, karbon nötrlükten çok daha kapsamlı ve iddialıdır. Bir şirketin veya ülkenin net sıfır hedefine ulaşması demek, faaliyetlerinden kaynaklanan tüm sera gazı emisyonlarını (yalnızca karbonu değil) büyük ölçüde azaltması ve ardından geri kalan, kaçınılmaz emisyonları atmosferden aktif olarak uzaklaştırarak dengelemesidir. Bu, bilimsel hedeflerle uyumlu, uzun vadeli ve zorlu bir süreçtir. Net sıfır, sera gazı salımlarının olabildiğince düşürülmesi ve sadece minimal düzeyde kalan emisyonların giderilmesini gerektirir. Burada asıl amaç, emisyonları olabildiğince azaltmaktır, dengelemek ikinci plandadır ve yalnızca kaçınılmaz emisyonlar için geçerlidir.

İklim Pozitif Nedir?

İklim pozitif olmak, bahsettiğimiz diğer iki kavramın da ötesine geçmektir. Bu, bir şirketin veya faaliyetin atmosfere saldığı karbondioksitten daha fazlasını atmosferden uzaklaştırması anlamına gelir. Yani, sadece "daha az kötü" olmakla kalmayıp, aktif olarak gezegen için iyilik yapmaktır. İklim pozitif hedefler, genellikle karbon giderme teknolojilerine yatırım yapmayı, büyük ölçekli restorasyon projelerini desteklemeyi veya doğrudan hava yakalama gibi yenilikçi çözümleri benimsemeyi içerir. Bu, gerçek anlamda bir iklim liderliği ve gezegen için net bir pozitif etki oluşturma taahhüdüdür.

Sonuç: Daha Fazlasını Hedeflemeliyiz

Şirketlerin çevresel taahhütlerini değerlendirirken, sadece "yeşil" iddialara değil, bu iddiaların arkasındaki somut eylemlere bakmak büyük önem taşıyor. Tek başına denkleştirme, iklim liderliği anlamına gelmez. Gerçek çevresel fayda sağlamak için emisyonları önce kökünden azaltmak, ardından kaçınılmaz olanları dengelemek ve nihayetinde atmosfere pozitif bir katkıda bulunmak gerekiyor.

Artık sadece "nötr" olmayı hedeflemek yerine, İklim Pozitif bir gelecek için çabalamanın zamanı geldi.

Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif kavramlarının ne anlama geldiği, aralarındaki farklar ve emisyon hedefleri konularında sizlerden gelen yoğun sorulara bu yazımızla cevap vermeyi amaçladık.



KAMP, KARAVAN VE TİNY HOUSE HAYATI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE ÇÖZÜM OLUR MU?

Sevgili dostlar,

İklim kriziyle mücadelede bireysel adımların önemi artık daha fazla konuşuluyor. Giderek artan şekilde, bazı yaşam tercihleri de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bunlardan en dikkat çekici olanları ise şüphesiz kamp, karavan ve tiny house yaşamlarıdır. Daha az tüketim, daha fazla doğa teması, daha düşük enerji ihtiyacı… İlk bakışta bu yaşamlar umut verici görünüyor. Peki bu tercihler gerçekten iklim değişikliği karşısında bir çözüm sunabilir mi?

Bu soruyu aceleyle “evet” ya da “hayır” diyerek geçiştirmek yerine, gelin birlikte derinlemesine ele alalım.

KÜÇÜLEN EVLER, BÜYÜYEN UMUTLAR MI?

Tiny house akımı, son yıllarda büyük kentlerin dışında daha sade ve doğaya yakın bir yaşam arayan bireylerin ilgisini çekiyor. Karavan yaşamı ise hem mobilite hem de esneklik sağladığı için bir özgürlük imajı veriyor. Kamp ise doğayla baş başa kalma, teknoloji ve beton yığınlarından uzaklaşma ihtiyacını karşılıyor. Bu yaşam biçimlerinin ortak noktası ise enerji tüketimini ve çevresel etkileri en aza indirme çabasıdır.

Ancak burada dikkatli olunması gereken önemli bir nokta var: her küçük yaşam alanı kendiliğinden çevre dostu olmaz. Bu yaşam biçimlerinin iklim kriziyle ilişkisini değerlendirirken kullanılan malzemelerden ulaşım biçimine, enerji kaynağından su tüketimine kadar pek çok faktör göz önünde bulundurulmalıdır.

AZALAN ALANLAR, AZALAN TÜKETİM Mİ?

Kamp, karavan ve tiny house yaşamlarının sunduğu bazı olumlu yönleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Enerji verimliliği artar: Daha küçük alanlar daha az enerjiyle ısıtılır ve soğutulur.
Su tüketimi azalır: Depolu sistemler ya da taşınabilirlik, bireyleri tasarrufa yönlendirir.
Atık miktarı düşer: Minimal yaşam tarzı daha az tüketimi beraberinde getirir.
İnşaat kaynakları azalır: Özellikle geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı teşvik edilir.
Yenilenebilir enerji geçişi kolaylaşır: Güneş paneli, portatif rüzgar türbinleri gibi çözümler yaygınlaşır.

Bu avantajlar, uygun biçimde planlandığında ve sürdürülebilir ilkelerle desteklendiğinde, bireysel karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sunabilir.

NİYET GÜZEL, YA UYGULAMA?

Ancak bu yaşam biçimleri yanlış planlandığında ya da yalnızca görsel beğeni ya da kısa vadeli trend kaygısıyla tercih edildiğinde, çevresel yük oluşturabilir:

• Karavanlar fosil yakıtla çalışıyorsa, mobilite iklim dostu olmaktan çıkar.
• Tiny house yerleşimleri kentten uzaksa, artan ulaşım ihtiyacı yeni emisyon kaynaklarına yol açar.
• Kamp alanları doğa koruma ilkelerine göre düzenlenmemişse, ekosistemlere zarar verebilir.
• Su, enerji ve atık yönetimi yoksa, çevreye doğrudan zarar verecek uygulamalar söz konusu olabilir.

Dolayısıyla mesele yalnızca yaşam alanını küçültmek değil; yaşam biçimini çevresel duyarlılığa uygun hale getirmektir.

İKLİM DOSTU YAŞAM, BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM GEREKTİRİR

Kamp, karavan ve tiny house yaşamları şu ilkeler doğrultusunda benimsenirse, iklim değişikliğiyle mücadelede anlamlı bir katkı sağlayabilir:

• Yenilenebilir enerji sistemlerine geçilmeli
• Su ve atık sistemleri doğayla uyumlu olmalı
• Yerel üretim desteklenmeli, doğal döngülere uygun tüketim tercih edilmeli
• Yerleşim kararları doğa koruma esaslarına göre yapılmalı

İklim değişikliği çok boyutlu bir sorun olduğu için, sadece mekânsal bir tercih üzerinden kapsamlı çözüm elde edilemez. Ancak bu yaşam biçimi, daha büyük bir sistem dönüşümünün parçası haline getirilirse, sürdürülebilirlik açısından değerli bir örnek oluşturur.

SONUÇ: TERK EDİLEN EVLER DEĞİL, YENİDEN KURULAN DENGELER

Sevgili dostlar, kamp alanlarında geçirilen birkaç gün, karavanda yaşanan sade bir hayat ya da tiny house’un minik penceresinden görülen gökyüzü bizlere önemli bir şeyi hatırlatır: Daha azla da yaşanabilir. Ancak bu sadeleşme bir yaşam felsefesine dönüşmediği sürece, tüketim merkezli sistemi durdurmak mümkün olmaz. Gerçek çözüm, yalnızca fiziksel alanları küçültmekte değil, doğayla kurduğumuz ilişkinin yönünü değiştirmektedir.

İklim Okulu olarak bizler, bireysel dönüşümle toplumsal değişim arasındaki bağları güçlendirmek için yazmaya, anlatmaya ve birlikte düşünmeye devam edeceğiz.

"Tiny House Nedir, İklim Değişikliğiyle Mücadelede Nasıl Bir Rol Oynar?", "Kamp ve Karavan Yaşamı Gerçekten Sürdürülebilir mi? Avantajlar ve Zorluklar", "Çevre Dostu Yaşam İçin Tiny House, Karavan ve Kamp Karşılaştırması", "Doğayla Uyumlu Yaşam: Tiny House ve Karavanla Karbon Ayak İzini Azaltmak" ve "İklim Krizine Karşı Alternatif Yaşam Modelleri: Kamp, Karavan ve Tiny House" konularında sıkça sorular gelmekte. Bu nedenle bu köşe yazımı kaleme aldım. Bol istifade edilmesi dileğiyle...

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi | İklim Okulu Kurucusu



Çocuklara İklim Bilinci Kazandıran Pedagojik Model: İklim Okulu Yaklaşımı

İKLİM OKULU YAKLAŞIMI: GELECEĞİ İNŞA EDEN YENİ BİR PEDAGOJİK MODEL

1. MODELİN TEMEL FELSEFESİ

İklim Okulu Yaklaşımı, çağdaş pedagojilerin deneyimlerinden beslenen ancak iklim krizine ve çevresel yıkımlara karşı çözüm üretmeyi eğitim modelinin merkezine alan yenilikçi bir eğitim anlayışıdır. Bu model; çocukların doğaya duyarlı, çevre bilinci gelişmiş, afetlere karşı dirençli, sürdürülebilir yaşam kültürünü içselleştirmiş bireyler olarak yetişmesini hedefler.

Modelin çıkış noktası, insanlığın karşı karşıya olduğu iklimsel tehditleri sadece bilimsel bilgilerle değil, aynı zamanda pedagojik bir altyapıyla çözebileceği inancıdır. Bu nedenle model, iklim değişikliğine adaptasyon, çevresel sürdürülebilirlik ve ekolojik yaşam bilgisi gibi alanları birleştirir.

2. MODELİN YAPISI: HİBRİT DOĞA-SINIF EĞİTİMİ

İklim Okulu Yaklaşımı, Forest School yani orman okulu modelinin doğayla temas eden yönlerini; Montessori’nin sınıf içi materyal temelli yapılandırılmış öğrenme felsefesiyle birleştirir. Bu nedenle modelin yapısı hibrit olarak tanımlanabilir:

  • Doğada Öğrenme (Orman Modülü): Havanın ve çevrenin uygun olduğu günlerde çocuklar doğal alanlarda öğrenme etkinliklerine katılır. Ekosistem gözlemleri, bitki yetiştiriciliği, toprak ve hava deneyleri yapılır.

  • Sınıf İçinde Doğal Yaşam (Kapalı Alan Modülü): Yoğun yağmur, aşırı sıcak ya da soğuk havalarda ise Montessori’den ilham alan, doğal malzemelerle zenginleştirilmiş bir sınıf ortamında eğitim sürer. Toprak, taş, su, odun, tohum gibi doğaya ait materyaller öğrenme nesnesi olur.

  • Kriz Simülasyonları: Çocuklar, doğa temelli afet senaryoları eşliğinde karar alma, empati kurma, toplulukla hareket etme gibi beceriler geliştirir. (Kuraklıkta yaşam, selden korunma gibi).

  • İklim Gözlem Günlükleri: Her çocuk, hava olaylarını, doğadaki değişimleri ve kendi çevresel davranışlarını yazdığı bir günlük tutar.

  • Katmanlı Eğitim Planı: Müfredat 3 yaş grubunda farklı derinliklerde işlenir: Erken çocukluk (3-6), ilk çocukluk (7-10), geç çocukluk (11-14).

3. DİĞER YAKLAŞIMLARLA KARŞILAŞTIRMA

Yaklaşım Doğa Temelli Sınıf İçeriği Duyusal Materyal İklim Odaklılık Uygulama Alanı
Montessori Sınıf içi
Waldorf Hem sınıf hem doğa
Reggio Emilia Çocuk merkezli, proje temelli
Forest School Doğa dış mekân
İklim Okulu Yaklaşımı Hibrit doğa ve sınıf

4. ÜSTÜNLÜKLERİ

  • İklim Krizi Odaklı İlk Eğitim Modeli: Doğa eğitiminin ötesinde, iklim risklerini merkeze alan tek modeldir.

  • Hibrit Yapısı: Ne tamamen dışarıda ne tamamen içeride – çevresel şartlara uygun, esnek ve sağlık dostu bir sistem sunar.

  • Yerel Ekosistem Uyumu: Her bölgenin iklim koşullarına uygun müfredat farklılaşmasına izin verir.

  • Afetlere Karşı Hazırlık: Simülasyonlar ve uygulamalı öğrenmelerle afetlerde davranış geliştirme kapasitesi kazandırır.

  • Hak Temelli Yaklaşım: Ekolojik adalet, kuşaklar arası sorumluluk, canlı hakları gibi etik alanlara değinir.

5. ZAFİYETLERİ VE GELİŞİME AÇIK ALANLAR

  • Öğretici Eğitimi: Mevcut öğretmen yetiştirme programları bu modeli destekleyecek yeterlilikte değildir. İklim pedagojisi eğitimi gereklidir.

  • Müfredat Entegrasyonu: Mevcut ulusal müfredatla entegrasyon konusunda yasal zemine ihtiyaç duyulabilir.

  • Malzeme Erişimi: Doğal ve sürdürülebilir materyallerin temini, özellikle dezavantajlı bölgelerde zorlayıcı olabilir.

6. İLERİYE DÖNÜK GELİŞTİRME ALANLARI

  • İklim Okulu Sertifika Programları: Öğretmenlere özel sertifika modülleri geliştirilmelidir.

  • Akademik Takip ve Değerlendirme: Modelin pedagojik etkilerini ölçmek için bağımsız akademik kurumlarca izleme yapılmalıdır.

  • Topluluk Destekli Öğrenme: Köylerde, mahallelerde iklim okulu uydu sınıfları kurulabilir.

  • Mobil İklim Sınıfları: Gezici doğa sınıfları ile şehirde binalar içinde yaşayan çocuklara ulaşılabilir.

İKLİM OKULU MÜFREDATI
Hedef Grup: 7–14 yaş grubu öğrenciler
Süre: Yıllık plan 

1. DOĞA VE TARIM BECERİLERİ

Kazanımlar:

  • Öğrenci, mevsimlere göre ekim-dikim zamanlarını ayırt eder.

  • Yerel tohumları tanır, geleneksel yöntemlerle çimlendirme ve ekim yapar.

  • Buğdayın tarladan ekmeğe yolculuğunu deneyimler.

  • İlkel yöntemlerle un elde etme ve ekmek pişirme süreçlerini uygular.

Etkinlikler:

  • Toprak işleme ve çapalama

  • Mevsimlik sebze ve tahıl dikimi

  • Hasat ve ürün işleme atölyeleri

  • Köy fırınında ekmek pişirme

2. İKLİM KRİZLERİNE KARŞI HAZIRLIK VE AFET BİLİNCİ

Kazanımlar:

  • Öğrenci, farklı iklim olaylarını ve etkilerini tanır (sel, kuraklık, fırtına, dolu, sıcak hava dalgaları vb.).

  • Kriz anında güvenli davranış biçimlerini uygular.

  • Sahil şehirleri, dağ köyleri gibi farklı coğrafi alanlarda yaşanabilecek riskleri analiz eder.

Etkinlikler:

  • Afet simülasyonları (çadır kurma, yangın tatbikatı vb.)

  • Güvenli alan belirleme çalışmaları

  • İklim senaryoları üzerinden karar verme atölyesi

3. ENERJİ VE TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM

Kazanımlar:

  • Öğrenci, güneş ve rüzgar enerjisinin kullanımını kavrar.

  • Basit düzeneklerle enerji üretme uygulamaları yapar (örneğin güneş fırını, mini rüzgar türbini).

  • Elektriksiz ortamlarda yaşamak için gerekli bilgi ve becerileri edinir.

Etkinlikler:

  • Güneş paneli ile telefon şarj etme deneyi

  • Rüzgar enerjisiyle su çekme düzeneği kurma

  • Düşük teknolojili yaşam örnekleriyle kamp yapma

4. HAYVANCILIK VE DOĞAL YAŞAM BİLGİSİ

Kazanımlar:

  • Temel hayvan bakımı hakkında bilgi sahibi olur (keçi, tavuk, koyun vb.).

  • Süt sağımı ve işlenmesi (peynir, yoğurt yapımı) gibi becerileri uygular.

  • Hayvanlarla etkileşimde doğal dengeyi korumayı öğrenir.

Etkinlikler:

  • Küçükbaş hayvan bakımına katılım

  • Süt ürünleri atölyesi

  • Hayvan hakları ve sorumlu davranış eğitimi

5. TOPLULUKTA YAŞAM VE EKOLOJİK AHLAK

Kazanımlar:

  • Grup çalışması ve doğa içinde iş bölümü yapma becerisi kazanır.

  • Yerel halkla iş birliği yaparak kırsal yaşam bilgisi edinir.

  • Tüketimden üretime geçiş felsefesiyle doğal kaynakları koruma alışkanlığı geliştirir.

Etkinlikler:

  • Ortak bahçe düzenlemesi

  • Ekolojik oyunlar ve hikâyeler

  • Paylaşım ve takas günü

6. EKOLOJİK TASARIM VE YENİDEN KULLANIM

Kazanımlar:

  • Atıkları ayrıştırır ve geri/ileri dönüşüm yöntemlerini uygular.

  • Doğal malzemelerle barınak, oyuncak, kırtasiye gibi araçlar tasarlar.

  • İklime dayanıklı barınma yöntemlerini öğrenir.

Etkinlikler:

  • Kompost yapımı

  • Doğal malzeme ile inşa (çamur ev modeli, taş duvar örme)

  • Sıfır atık günü uygulaması

GENEL YILSONU DEĞERLENDİRME

  • Proje sunumları: Her öğrenci kendi iklim dirençli yaşam projesini tanıtır.

  • Ailelerle birlikte uygulamalı gösteriler ve sergiler düzenlenir.

7. SONUÇ

İklim Okulu Yaklaşımı, çağdaş eğitimin hem pedagojik zenginliğini hem de insanlığın bugün karşı karşıya olduğu ekolojik krizleri merkeze alarak eğitimi yeniden tanımlar. Sadece bugünü değil, yarını da düşünen bu model; doğaya dönüş, sorumluluğa çağrı ve bilinçli bir nesil yetiştirme idealinin somut bir yansımasıdır.

Bu yaklaşım, Türkiye'den dünyaya ilham verebilecek nitelikte bir örnek olmaya adaydır.



Türkiye’nin Columbia İklim Okulu İlhamlı Projesi

BİR MODEL OLARAK COLUMBIA CLIMATE SCHOOL VE TÜRKİYE’DEKİ KARŞILIĞI: İKLİM OKULU

İklim krizi artık yalnızca bilim insanlarının tartıştığı bir konu değil. Hayatın her alanında etkisini hissettiren bu küresel sorun, çözüm için disiplinler üstü, katılımcı ve uzun soluklu bir mücadeleyi zorunlu kılıyor. Tam da bu ihtiyaca cevap olarak 2020 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Columbia Climate School, yalnızca akademik değil; aynı zamanda uygulamalı, adalet odaklı ve toplumsal dönüşüme açık bir iklim eğitimi modelini hayata geçirdi.

Columbia Üniversitesi bünyesinde kurulan bu okul, sadece bir yüksek lisans programı değil; aynı zamanda küresel ölçekte çözüm üreten araştırma merkezleri, karar alıcılara rehberlik eden analiz birimleri, yenilikçi projeler ve halkla etkileşim halinde sürdürülebilirlik odaklı bir eğitim vizyonudur. Üç temel sütun üzerine inşa edilen bu model — Yer Sistemleri ve Sürdürülebilirlik, Sosyal Sistemler ve Adalet, Eylem için Analitik Bilgi — iklim krizine karşı bütüncül bir yaklaşımı temsil eder.

Columbia Climate School’un en dikkat çeken yönlerinden biri de yalnızca üniversite sınırlarında kalmayan etki gücüdür. Örneğin, tarımda dönüşüm, kentlerde iklim direnci, enerji geçişi, su kaynaklarının korunması, afetlere hazırlık gibi konularda çok sayıda aksiyon odaklı iş birliği yürütmektedir. Eğitimde ise yalnızca mezuniyet sonrası değil, öğretmen eğitiminden çocuklara yönelik atölyelere kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.

Bizler de Türkiye’de, iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunmak amacıyla İklim Okulu girişimini aynı ilhamla kurduk. www.iklimokulu.com adresi üzerinden faaliyet gösteren İklim Okulu, Columbia modelini yerel dinamiklerle buluşturarak hem akademik hem toplumsal dönüşüm hedefleyen bir yapıya sahiptir.

İklim Okulu olarak biz de:

• Çocuklardan yetişkinlere kadar her yaş grubuna yönelik iklim okuryazarlığı atölyeleri düzenliyoruz.
• Yerel yönetimlere ve kurumlara iklim eylem planları (SECAP) oluşturma süreçlerinde rehberlik ediyoruz.
İklim adaleti, yeşil girişimcilik, döngüsel ekonomi ve afet direnci gibi başlıklarda eğitici içerikler geliştiriyoruz.
• STK’lar ve okullarla birlikte iklim temalı projeler yürütüyor, saha temelli gönüllülük çalışmaları gerçekleştiriyoruz.
• Sosyal medya ve podcast yayınlarıyla, iklim krizine karşı farkındalığı artırmak için halkla doğrudan iletişim kuruyoruz.

Bizim için iklim eğitimi sadece bilimsel bilgi aktarmaktan ibaret değil; aynı zamanda bir yaşam biçimini yaygınlaştırmak, dayanışmayı artırmak ve ekolojik hassasiyetle yeni bir gelecek inşa etmektir.

Tıpkı Columbia Climate School gibi, İklim Okulu da sadece bugünü değil, yarını da düşünenlerin adresi olmak istiyor. Bilgiyle, inançla, bilimle ve umutla.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi & İklim Okulu Kurucusu



İklim Değişikliğine Dirençli Kentler İçin 5 Kritik Adım

Değerli İklim Dostları,

Sel baskınlarıyla boğuşan caddeler, aşırı sıcaklarda kavrulan beton yığınları, kuraklıkla susuz kalan mahalleler… İklim krizi artık şehirlerimizin kapısını çaldı. Peki, biz bu gerçekle yüzleşmek yerine hâlâ “yıkılıp yeniden yapmak” gibi modası geçmiş bir anlayışla mı hareket edeceğiz? Hayır. Çözüm, “iklim dirençli kent” olmanın yolunu bilmekten geçiyor.

İklim Dirençli Kent Nedir?

Bir şehri, selin yıkamadığı, sıcağın kavurmadığı, kuraklığın susuz bırakmadığı bir yapıya dönüştürmek demektir. Ancak bu, beton duvarları yükseltmekle değil; doğayla uyumlu tasarım, bilimsel planlama ve toplumsal dayanışmayla mümkündür.

Örneklerle Açıklayalım:

  • Amsterdam: Su baskınlarına karşı yüzen evler ve suyu emen yeşil çatılar.

  • Kopenhag: Bisiklet yolları ve yağmur suyu yönetimiyle Avrupa’nın en dirençli şehirlerinden biri.

  • İstanbul: Peki ya biz? Dere yataklarına inşaat yapıp sonra sel felaketlerine şaşırmak yerine, doğal su kanallarını koruyabilir miyiz?

Bir Kent Nasıl Dirençli Olur?

  1. Yeşil Altyapı: Betonla değil, toprakla nefes alan şehirler. Her park, bir sel emici; her ağaç, bir klima görevi görmeli.

  2. Suyla Barışık Tasarım: Yağmur suyunu depolayan, dere yataklarını işgal etmeyen, kuraklığa hazırlıklı bir su politikası.

  3. Enerji Çeşitliliği: Güneş panelleri, rüzgar tribünleri ve enerji verimli binalarla şebekeye bağımlılığı azaltmak.

  4. Toplumsal Katılım: Belediyelerin “Biz yaptık oldu” anlayışı yerine, halkın fikrini alan, yerel çözümlere dayanan projeler.

  5. Afete Hazırlık: Erken uyarı sistemleri, acil toplanma alanları ve iklim göçüne karşı sosyal politikalar.

İklim Okulu’nun Vizyonu: Dirençli Topluluklar

Biz, İklim Okulu olarak, şehirlerin sadece binalardan ibaret olmadığını biliyoruz. Bir kentin direnci; orada yaşayan insanların bilinci, yerel yönetimlerin sorumluluğu ve doğayla kurulan dengedir. Bu yüzden:

  • Belediyelerle SECAP (Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı) iş birlikleri yapıyoruz.

  • Yeşil çatılar, yağmur bahçeleri gibi doğa temelli çözümlerin eğitimlerini veriyoruz.

  • “İklim okuryazarlığı” ile karar vericileri ve vatandaşları bilinçlendiriyoruz.

Son Söz: Direnç, Teslim Olmamaktır

İklim dirençli kent, felaketleri önlemez; onlarla yaşamayı öğretir. Bugün İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de atılacak her akılcı adım, yarın çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirastır.

Unutmayalım: Dirençli kentler, doğayla savaşmayı değil, onunla uyum içinde yaşamayı seçenlerin eseridir.

"İklim dirençli kent nedir?", "Şehirler iklim değişikliğine nasıl hazırlanmalı?" ve "Sürdürülebilir kentler için neler yapılabilir?" gibi sorular, günümüzde yerel yönetimlerden vatandaşlara kadar herkesin aradığı kritik başlıklar haline geldi. Bu yazımızda, iklim krizinin kentsel etkilerine karşı dirençli şehirler inşa etmenin bilimsel yöntemlerini, dünyadan ve Türkiye'den somut örneklerle açıkladık. Amacımız, yalnızca farkındalık yaratmak değil; aynı zamanda "SECAP eylem planları", "yeşil altyapı çözümleri" ve "karbon nötr şehirler" gibi anahtar kelimelerle bu arayışlara yanıt vermekti. İklim Okulu olarak, dirençli topluluklar için bilginin gücüne inanıyoruz. Eğer siz de "İklim dostu bir kent mümkün mü?" diye soruyorsanız, bu içerik tam size göre!

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – İklim Okulu Kurucusu



Çevre Dostu İnovasyon: Biyogirişimcilik Nedir?

Doğadan İlham Alan Yenilikçi Girişimler: Biyolojik Üretim Girişimciliği

Değerli dostlar,

Son yıllarda “girişimcilik” kelimesi neredeyse her alanda karşımıza çıkıyor. Ancak aralarında öyle bir tür var ki, hem doğaya hem insana hem de ekonomiye hizmet etme potansiyeli taşıyor: biyogirişim veya diğer adıyla biyolojik üretim girişimciliği.

Peki, nedir bu biyogirişim?
En basit tanımıyla, canlı organizmalara, biyolojik süreçlere veya biyoteknolojiye dayalı yenilikçi üretim ve hizmet modelleridir. İçinde hücre, enzim, mikroorganizma ya da doğanın sunduğu herhangi bir biyolojik unsur varsa, bu girişimler biyogirişim olarak kabul edilir.

Ancak burada amaç sadece ticari kazanç değildir. Biyogirişimler, aynı zamanda sağlık, tarım, çevre ve enerji gibi hayati sektörlerde sürdürülebilir çözümler ortaya koyar. Örneğin doğa dostu tarım uygulamaları, biyobozunur ambalajlar, biyolojik ilaçlar veya yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı projeler bu kapsama girer.

BİYOGİRİŞİMİN AVANTAJLARI
Biyogirişimciliğin en büyük artısı, çevre dostu ve doğal çözümler geliştirme imkânı sunmasıdır. Bu tür girişimler sadece bir sektörde değil; sağlık, ilaç, tarım, gıda, enerji gibi geniş bir yelpazede etkili olabilir. Ayrıca, sürdürülebilirlik odaklı çalıştıkları için düşük karbon ayak izine sahiptirler ve üniversitelerle, araştırma merkezleriyle kolayca iş birliği fırsatları yakalayabilirler.
Yatırımcıların ilgisini çeken bir diğer yönü de, biyogirişimlerin yenilikçi ve gelecek vaat eden bir alan olmasıdır.

BİYOGİRİŞİMİN ZORLUKLARI
Tabii ki her şey tozpembe değil. Ar-Ge süreçleri uzun ve maliyetlidir. Yasal düzenlemeler ve sertifikasyon süreçleri karmaşıktır. Pazara giriş ve tüketici bilinçlendirmesi zaman alabilir. Ayrıca bu işlerin teknik bilgi, uzmanlık ve özel ekipman gerektirdiği unutulmamalıdır.

İklim Okulu’ndan Biyogirişim Fikirleri

Benim alanım olan İklim Okulu’nda da biyogirişimci fikirler geliştirmek mümkün. Mesela tohum toplarıyla biyoçeşitliliği artıracak doğa tabanlı atölyeler düzenlemek, biyobozunur malzemelerle çevre eğitimi setleri tasarlamak veya küçük ölçekli biyolojik arıtma sistemleri tasarlamak…
Bunlar hem çevresel fayda sağlar hem de toplumsal dönüşüme katkı sunar.



Unutmayalım: Doğadan ilham almak sadece bir romantizm değil; geleceğin iş modelidir. Ve biyogirişimler bu yolun tam merkezindedir.