Ad

çevre mühendisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çevre mühendisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İKLİM DİRENCİ NEDİR VE NEDEN ÖNEMLİDİR?

 İKLİM DİRENCİ NEDİR?

Değerli dostlar,

İklim değişikliği artık uzak bir tehlike değil; hayatımızın içinde, tarımımızda, su kaynaklarımızda ve şehirlerimizde hissedilen bir gerçek. Peki bu değişime karşı sadece tedbir mi almalıyız? Hayır. Asıl hedefimiz iklime dirençli bir sistem kurmak olmalı.

Peki iklime dirençlilik ne demektir?

İklim direnci, bireylerin, toplumların, ekosistemlerin ve ekonomilerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklı hale gelmesi, şoklara ve streslere adapte olabilmesi demektir. Yani sadece zararları azaltmak değil, değişen koşullarda ayakta kalabilmek ve gelişebilmek demektir.

Başka bir deyişle: İklim direnci, geleceğin garantisidir.

NEDEN İKLİM DİRENCİNE İHTİYAÇ VAR? Çünkü:

• Mevsim düzenleri değişiyor,
• Aşırı hava olayları artıyor,
• Kuraklık, sel, orman yangını gibi felaketler artık sıradanlaşıyor.

Eğer şehirlerimizi, tarımımızı, su kaynaklarımızı ve ekonomimizi bu yeni gerçekliğe göre şekillendirmezsek, her yıl daha fazla kayıp vereceğiz.

İKLİM DİRENCİ NASIL SAĞLANIR?

  1. Tarımda Direnç:
    İklime dayanıklı tohumlar geliştirmek, agroekoloji ve permakültür gibi doğa dostu tarım sistemlerini yaygınlaştırmak.

  2. Şehirlerde Direnç:
    Yeşil altyapı (çatı bahçeleri, yağmur bahçeleri gibi), su yönetimi, sıcak hava dalgalarına karşı gölgelendirme sistemleri kurmak.

  3. Enerji Sistemlerinde Direnç:
    Tek bir enerji kaynağına bağlı kalmamak, güneş, rüzgar, biyokütle gibi yenilenebilir kaynakları çeşitlendirmek.

  4. Toplumsal Direnç:
    İklim okuryazarlığını artırmak, yerel halkı karar alma süreçlerine dahil etmek, afet yönetimi ve erken uyarı sistemlerini güçlendirmek.

  5. Ekonomik Direnç:
    Yeşil girişimciliği desteklemek, karbon piyasalarına adapte olmak ve iklim risklerini finansal planlamalara dahil etmek.

İKLİM OKULU’NUN VİZYONU: DİRENÇLİ TOPLUMLAR İklim Okulu olarak biz, sadece bilgi üretmiyoruz. Aynı zamanda bireyleri, kurumları ve şehirleri iklime dirençli hale getirecek eğitimler, projeler ve iş birlikleri geliştiriyoruz.
Çünkü inanıyoruz ki, değişime ayak uyduranlar değil; değişimi yönetenler ayakta kalacak.

SONUÇ: İKLİM DİRENCİ GELECEĞİN DİLİDİR İklim krizi karşısında sadece savunmada kalmak yetmez.
Artık daha dayanıklı, daha esnek, daha uyumlu sistemler kurmak zorundayız.
İklime dirençli olmak; doğaya, topluma ve geleceğe saygı duymanın en güçlü yoludur.

Bugün dirençli olmak için attığımız her adım, yarın umudun yeşermesini sağlayacak.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – Proje Uzmanı – İklim Okulu Kurucusu



İklim Savunucuları Aranıyor! İklim Hareketinde Öncü Ol!

İKLİM GÖNÜLLÜSÜYÜZ, GELECEĞE YÜRÜYORUZ

Değerli dostlar,

Artık sadece “düşünen” değil, “eylemde olan” bir nesil var. Bizler yalnızca çevre sorunlarını konuşan değil, iklim krizine karşı bilinçli adımlar atan, umutla ve kararlılıkla hareket eden bir topluluğuz.

Biz İklim Gönüllüsüyüz!
Sadece çevremizi değil, zihniyetleri de dönüştürmek için çalışıyoruz. Her sokak temizliği, her atölye, her farkındalık kampanyası; yeni bir bilinç inşa ediyor.

Biz Çevre Öncüleriyiz!
Bir pankartla, bir mektupla, bir proje fikriyle...
Sessiz çoğunluk adına konuşuyoruz, doğa için kalpten gelen sesimizle yola çıkıyoruz.

Biz Gelecek İçin Görevliyiz!
Bu dünyayı emanet değil, görev olarak görüyoruz.
Görevimiz ne mi? Karbonu azaltmak, doğayı korumak, sürdürülebilirliği hayata geçirmek.

Biz İklim Sözcüsüyüz!
Bazen bir okul kürsüsünde, bazen bir belediye salonunda, bazen bir podcast kaydında…
Doğanın dili oluyoruz.

Biz İklim Savaşçısıyız!
Silahımız bilgi, kalkanımız dayanışma, stratejimiz sürdürülebilirliktir.
Bilimle, eğitimle, nezaketle mücadele ediyoruz.

Biz İklim Kahramanıyız!
Ve biliyoruz ki kahramanlık; pelerin takmak değil, küçük ama etkili adımlar atmaktır.
Bir fidan dikmekle, bir çocuğa çevre sevgisini aşılamakla başlar kahramanlık.

İklim Okulu olarak biz; bilgiyi, eyleme dönüştürenlerin okuluyuz.
İklim dostu bireyler, yeşil fikirli gençler, değişimin sesi olan herkes için buradayız.

Şimdi senden beklenen, bu çağrıya kulak vermen:
Sen de İklim Gönüllüsü ol!
Geleceği birlikte inşa edelim.



İşletmeler ve Belediyeler İçin Net Sıfır Karbon Rehberi

NET SIFIR KARBON: GELECEĞİN ZORUNLU YOL HARİTASI

Değerli dostlar,

Küresel ısınma, karbon emisyonları ve iklim değişikliği dediğimizde, karşımıza hep aynı kavram çıkıyor: Net Sıfır Karbon. Peki bu sadece bir çevreci slogan mı? Yoksa geleceği şekillendirecek gerçek bir stratejik hedef mi?

Bu yazıda "net sıfır" kavramının ne anlama geldiğini, neden bu kadar önemli olduğunu ve buna ulaşmak için neler yapılması gerektiğini birlikte ele alacağız.

NET SIFIR KARBON NEDİR?

Net sıfır karbon, atmosferimize salınan sera gazı miktarının, doğal ya da teknolojik yollarla dengeye getirilmesi demektir. Yani, bir kuruluşun ya da ülkenin saldığı karbon kadar karbonu dengeleyerek “net” olarak sıfıra ulaşması hedeflenir.

Bu şu demek:

• Fosil yakıttan enerji üretirken saldığımız karbonu,
• Ormanlar, karbon yutakları ya da karbon yakalama teknolojileriyle nötrlemek zorundayız.

NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

🌍 1,5°C hedefine ulaşmak için dünya genelinde emisyonların 2050’ye kadar net sıfıra inmesi gerekiyor.

📉 Ekonomik baskı artıyor. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uygulamalarla, karbonu fazla salan ürünler daha pahalıya satılacak.

🏭 Sanayi dönüşüyor. Yüksek karbon salımı olan işletmeler sadece çevresel değil, ticari risk haline geliyor.

NASIL ULAŞACAĞIZ?

1. Karbon Envanteri Çıkarın
Önce ne kadar karbon salındığını bilmemiz gerekiyor. Kurumlar, şehirler ve bireyler için karbon ayak izi hesaplamaları artık şart.

2. Emisyonları Azaltın
Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, yalıtım sistemleri gibi çözümlerle doğrudan azaltım yapmalıyız.

3. Karbonu Dengeleyin
Azaltılamayan emisyonlar için ormanlandırma, karbon tutma teknolojileri, biyochar ve benzeri yöntemlerle dengeleme yapılmalı.

4. Planlama Yapın: SECAP
Belediyeler için Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planları (SECAP) net sıfıra ulaşmak için somut yol haritaları sunar.

NET SIFIR KARBON HEDEFİNİN YARARLARI

✅ Daha düşük enerji maliyetleri
✅ İhracatta rekabet avantajı
✅ Daha sağlıklı bir çevre
✅ Yatırımcılar için güvenli liman
✅ İklim krizine karşı dirençli bir ekonomi

İKLİM OKULU’NDAN ÇAĞRI

Biz İklim Okulu olarak, net sıfır karbon hedefinin yalnızca bir teknik mesele olmadığını biliyoruz. Bu, toplumun zihniyet dönüşümüdür.

• Belediyeler için SECAP danışmanlığı
• Şirketler için karbon ayak izi hesaplama ve azaltım planları
• Okullarda ve STK’larda iklim eğitimi
• Gençler için yeşil meslek danışmanlığı
sunuyoruz.

Çünkü net sıfır, yalnızca çevrenin değil, ekonomik ve sosyal geleceğimizin de anahtarıdır.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – Proje Uzmanı – İklim Okulu Kurucusu


İklim Değişikliği: Felaket mi, Fırsat mı?

İklim Krizi mi, Yoksa Fırsatı mı?

Değerli dostlar,

Uzun süredir iklim değişikliği üzerine konuşuyor, yazıyor, eğitimler düzenliyor ve farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Bu kelime artık hayatımıza öylesine yerleşti ki, “iklim” dendiğinde hemen ardından gelen “kriz” kelimesi neredeyse ezbere söyleniyor. Ancak bugün farklı bir pencereden bakalım istiyorum. Acaba iklim değişikliği yalnızca bir felaket habercisi mi? Yoksa aslında doğru bakıldığında yeni bir teknolojik dönüşümün, ekonomik vizyonun ve çevresel farkındalığın kapısını mı aralıyor?

Yeni Nesil Bir Dönüşüm: Elektrikli Araçlar ve Temiz Teknolojiler

Geleneksel fosil yakıtlı araçlardan elektrikli motorlara geçiş, yalnızca çevreci bir hamle değil; aynı zamanda ekonomik rekabetin yeni kulvarı. Bugün Almanya, Çin, Norveç ve ABD gibi ülkeler elektrikli otomobil üretimini ulusal öncelik haline getirirken, birçok gelişmekte olan ülke hâlâ bu değişimi yalnızca izliyor.

Ancak bu dönüşüm sadece otomobillerle sınırlı değil:

  • Tarımda elektrikli traktörler,

  • Belediyelerde elektrikli çöp kamyonları,

  • İnşaatta elektrikli iş makineleri,

  • Sanayide düşük karbonlu üretim sistemleri…

Bunların hepsi iklim değişikliği tehdidine karşı değil, fırsatına karşılık olarak doğdu. Kısacası, iklim krizi, sadece alarm değil; aynı zamanda bir yenilik ve yatırım çağrısıdır.

“İklim Krizi” Yerine “İklim Fırsatı” Demek Mümkün mü?

Elbette krizin fiziksel ve sosyolojik etkilerini görmezden gelemeyiz. Ama unutmamamız gereken şey şudur: Her kriz, bir uyum ve dönüşüm sürecini de beraberinde getirir. Bu noktada “iklim fırsatı” demek;

  • Gençleri yeşil meslekler konusunda eğitmek,

  • Üniversiteleri iklim girişimciliği merkezlerine dönüştürmek,

  • Belediyeleri iklim adaptasyonu liderlerine çevirmek demektir.

Fırsat, felaketi reddetmek değil; ona karşı hazırlıklı, vizyoner ve üretken olmaktır.

Peki Ne Yapmalı?

  1. İklim adaptasyonunu stratejik bir plana dönüştürmeliyiz.
    Yerel yönetimlerde SECAP gibi planları yaygınlaştırmalı,
    altyapı yatırımlarını iklim risklerine göre yeniden düşünmeliyiz.

  2. Yeşil sanayiye geçişi hızlandırmalıyız.
    Ar-Ge destekleriyle elektrikli araçlar, temiz enerji üretimi, enerji verimliliği teknolojileri gibi alanlarda yerli üretimi teşvik etmeliyiz.

  3. İklim farkındalığını ekonomik bilinçle birleştirmeliyiz.
    Bu konuyu sadece çevreci bir duyarlılık değil, bir kalkınma politikası olarak görmeliyiz.

Sonuç olarak: Artık Krizi Değil, Çözümü Konuşma Zamanı

İklim Okulu olarak biz, bu dönüşümün sadece teknik değil, sosyal ve zihinsel de olduğunu biliyoruz. Bu yüzden kriz kelimesini bazen bırakıp “iklim fırsatı” diyebilmek, belki de yeni çağın başlangıcıdır.

Çünkü gelecek, yalnızca kirlilikten değil; vizyonsuzluktan da kaybedilir.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GERÇEKTEN VAR MI? YOKSA MODERN BİR BASKI ARACI MI?

Değerli dostlar,

Bugün sizlerle çok tartışılan, küresel güç dengesinin merkezine oturmuş bir konuyu ele almak istiyorum: İklim Değişikliği gerçekten var mı, yoksa enerji ve ekonomi politikalarını yönlendirmek için kurgulanmış bir algı yönetimi mi?

Bu yazıda size bilimsel verilerle, karşıt görüşlerle ve siyasi analizlerle harmanlanmış bir çerçeve sunmaya çalışacağım. Taraf tutmadan, iklim değişikliği kavramının nasıl ortaya çıktığına, kimler tarafından nasıl kullanıldığına ve neden bu kadar çok tartışıldığına birlikte bakalım.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VAR MI? BİLİM NE DİYOR?

Bilim dünyasının büyük bölümü iklim değişikliğinin var olduğunda hemfikir. NASA, IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), NOAA gibi kurumlar son yüzyılda dünya ortalama sıcaklığının 1,1°C kadar arttığını ve kutup buzullarının hızlı bir şekilde eridiğini ortaya koyuyor.

Ancak buna karşılık bazı bilim insanları bu sıcaklık artışının dünyanın doğal döngülerine bağlı olduğunu, tarih boyunca böyle iniş-çıkışlı iklim değişimlerinin hep olduğunu savunuyor. Mesela Ortaçağ'da yaşanan "Küçük Buzul Çağı" buna örnek gösteriliyor.

Şu bir gerçek: atmosferdeki karbondioksit (CO2) oranı 1800'ü yıllardan bu yana %40'lara varan bir artış göstermiş durumda. Bunun temel kaynağı fosil yakıt kullanımı. Ancak bu artışın iklim üzerindeki etkisini doğrudan gösteren kanıtların siyasi manipülasyonlardan ne kadar uzak olduğu hep tartışılıyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YOKTUR DİYENLER NE DİYOR?

Bazı muhalif düşünürler ve politikacılar, iklim krizini "küresel çıkarcıların" yeni silahı olarak görüyor. İşte öne sürdükleri bazı savlar:

  1. İklim krizine dayalı politikalar, gelişmekte olan ülkeleri enerjiye erişimde baskılıyor.

    • Afrika, Asya ve Ortadoğu'daki ülkelerin fosil yakıtları kullanarak sanayileşmesi engelleniyor.

  2. Avrupa ve ABD, kendi enerji krizlerini iklim politikalarıyla yönetiyor.

    • Rusya'dan gelen doğalgaz kesilince Avrupa, kömüre geri döndü. Bu durum, "iklim için değil, strateji için politikalar yapılıyor" görüşünü destekliyor.

  3. ABD Başkanı Donald Trump’ın tavrı:

    • Trump, iklim krizinin bir "Çin komplosu" olduğunu öne sürmüştü. Bu iddia, Çin'in ucuz yeşil teknolojilerle pazarları ele geçirmeye çalıştığını savunan ekonomi odaklı bir eleştiriydi.

  4. Zirveler, karar almaktan çok gösteri havasında.

    • "COP zirveleri zırva haline geldi" diyenler, bu toplantılarda somut ve bağlayıcı kararlar alınamadığını, sadece gelişmiş ülkelerin kendi konumunu korumaya çalıştığını iddia ediyor.

PAKET ŞİRKETLERE YARIYOR MU?

Yeşil enerji, karbon ticareti, "net-sıfır" projeleri gibi kavramlar artık dev bir ekonomi oluşturdu. Karbon kredileriyle milyarlarca dolar el değiştiriyor. Bu da, bazı şirketlerin ısrarla iklim krizini savunmasını "kâr odaklı" görenler için yeni bir eleştiri noktası.

Ancak burada şunu da belirtelim: Bu pazardan geri kalan ülkeler, ileride çevresel yaptırımlarla karşılaşabilir. Yani mesele sadece "inanmak" değil, aynı zamanda "hazır olmak."

PEKİ NE YAPMALIYIZ?

İklim krizine inanın ya da inanmayın, bir gerçek var: Dünya daha kirli, daha kalabalık ve daha tüketici bir yönde ilerliyor.

Tarımda, suda, enerjide verimlilik zorunlu hale geliyor. Bu sadece çevreci bir tercih değil, ekonomik bir gereklilik.

Adalet ise ayrı bir tartışma. Gelişmiş ülkelerin tarihten gelen sorumluluklarını üstlenmeden, gelişmekte olan ülkeleri sıkı şartlara tabi tutması elbette bir çelişki yaratıyor.

Bu yüzden iklim adaletinin sağlanması, her ülkenin kendi potansiyeli oranında katkı sunmasıyla mümkün. Şeffaf, hesap verebilir, katılımcı bir düzene ihtiyacımız var.

Son söz: İklim değişikliği olabilir. Ama iklim siyaseti ve iklim adaleti gibi konular, büyük oranda tartışmalı. Bu karmaşık dünya içinde görevimiz, farkındalığı artırmak, yerel ve bireysel çözümlerle katkı sunmak, ama asla "her şeyi kabullenmek ya da her şeyi reddetmek" ikileminde kalmamak.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Greenfluencer Nedir? Yeşil Dönüşümün Dijital Liderleri Kimdir?

GREENFLUENCER: YEŞİL ETKİNLİĞİN YENİ NESİL YÜZÜ

Değerli dostlar,

Dijital dünyanın etkisiyle birlikte, fikirler artık sadece akademik konferanslarda veya toplantı odalarında yayılmıyor. Sosyal medya, bloglar ve dijital içerikler; çevre bilincini de yepyeni bir zemine taşıdı. İşte bu dijital dönüşümün çevre eksenli aktörlerine “Greenfluencer” diyoruz.

Greenfluencer Nedir?

Greenfluencer, çevreye duyarlı yaşam tarzını benimseyen, sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratan, dijital platformlarda insanları yeşil dönüşüme teşvik eden kişidir.

Yani bir greenfluencer:

• İklim krizini sadece konuşmaz, çözüm önerisi sunar.
• Tüketimi sorgular, sade yaşamı teşvik eder.
• Doğayı, suyu, enerjiyi koruma yollarını gösterir.
• Yeşil teknolojileri tanıtır, bilinçli tüketici davranışı oluşturur.
• Toplumu, şirketleri, kurumları iklim dostu olmaya çağırır.

Greenfluencer Kimler Olabilir?

Bir çiftçi, sosyal medyada doğal tarımı anlatıyorsa,
Bir öğretmen, öğrencileriyle birlikte geri dönüşüm projesi yürütüyorsa,
Bir öğrenci, bisikletle okula gitmenin avantajlarını gösteriyorsa,
Bir sanatçı, çöp malzemelerle eser üretip sergiliyorsa…
İşte o kişi bir greenfluencerdır.

Sadece sosyal medya fenomeni olmak gerekmez.
Önemli olan, bilgi ve davranışla başkalarına ilham olmak.

Neden Önemlidir?

Greenfluencer’lar, iklim değişikliği gibi soyut ve büyük meseleleri;

Anlaşılır hale getirir,
Günlük yaşama indirger,
İnsanların eyleme geçmesine vesile olur.

Kurumsal dünyada ise yeşil badana (greenwashing) ile mücadele için greenfluencer'lar önemli bir dengeleyici unsur haline gelmiştir.

Greenfluencer Türkçeleştirilmek İstense;

"Greenfluencer" kelimesi, İngilizce'de "green" (yeşil) ve "influencer" (etkileyici, kanaat önderi) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Türkçeye anlamını koruyarak çevirmek istersek aşağıdaki gibi birkaç karşılık önerilebilir:

Yeşil Etki Sahibi

Anlamı karşılar ama biraz resmi ve düz bir ifade olabilir.

Yeşil Öncü

Daha sade ve kullanışlı. Topluma örnek olan, çevre konusunda harekete geçiren biri anlamında kullanılabilir.

Yeşil Sözcü

Etkileme ve temsil yönünü yansıtır. Ancak biraz siyasi bir çağrışımı olabilir.

Çevre İlhamcısı

Influencer’ın ilham verme yönünü vurgular ama "green" kelimesini doğrudan çevirmemiş olur.

Yeşil Fenomen

Sosyal medya bağlamında popüler olanlar için esprili ve net bir kullanım olabilir.

Yeşil Kanaat Önderi

Resmi metinlerde veya akademik içeriklerde tercih edilebilecek bir çeviridir.

Eğer İklim Okulu gibi daha genç, dinamik bir platformda kullanılacaksa:
"Yeşil Öncü" veya "Yeşil Fenomen" terimleri daha uygun ve akılda kalıcı olabilir.

İklim Okulu ve Greenfluencer Hareketi

İklim Okulu olarak biz de çevre mühendisleri, genç girişimciler, eğitimciler ve öğrencileri yeşil savunucular olarak destekliyoruz.
Greenfluencer olmak isteyen gençlere;

• Eğitimler,
• Mentorluk,
• Proje geliştirme imkânları sunuyoruz.
Çünkü iklim savunuculuğu sadece sokakta değil, ekranda da yapılır.

Sonuç Olarak: Etkileyen mi Olacaksın, Etkilenen mi?

Dünya değişiyor. Ama bu değişim ya tüketerek ya da dönüştürerek gerçekleşecek.
Greenfluencer olmak, bir seçimdir.
Yeşil bir dünyanın sesini yükselten, harekete geçiren, umut aşılayan bir seçim...

Sen de kendi çevrende yeşil bir fark oluşturmak istiyorsan, belki de ilk adım bir içerik paylaşımıyla başlar.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Yeşil Ev Projeleri: Doğayla Uyumlu ve Ekonomik Yaşam Alanları

Yeşil Ev Proje Paketi: Doğayla Uyumlu, Sade ve Erişilebilir Yaşam Alanları

Hazırlayan: Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi | İklim Okulu Kurucusu

Giriş

Sürekli büyüyen kentler, artan maliyetler ve iklim krizi... Bu sorunlara cevap veren bir yaşam modeli var: yeşil ve minimalist evler. Daha az tüketim, daha az atık, daha fazla verim ve daha sade bir yaşam.

İşte bu nedenle, doğaya zarar vermeyen, enerji verimli ve estetik yaşam alanları sunan Yeşil Ev Proje Paketini oluşturdum.

1. Örnek: "Basit Yaşam Evi" (25 m²)

  • Tek katlı, ahşap yapı

  • Güneş paneli sistemi (off-grid)

  • Yağmur suyu toplama haznesi

  • Kompost tuvalet

  • Mini sebze bahçesi alanı

Kimler için?

  • Tek yaşayanlar, emekliler, sıfırdan doğaya dönmek isteyenler


2. Örnek: "Aileye Uygun Yeşil Ev" (45 m²)

  • 2 oda 1 salon

  • Yeşil çatı uygulaması

  • Doğal yızey kaplama ve yıl boyu havalandırma

  • Gri su geri kazanımı

  • Pasif güneş tasarımı ile enerji verimliliği

Kimler için?

  • çocuklu aileler, kırsala taşanlar, doğa dostu ev hayali kuranlar


3. Örnek: "Modüler Yaşam Alanı" (12 m² x 3)

  • Taşınabilir 3 modülden oluşan tasarım

  • Döşeme altı yızey izolasyonu

  • Minimalist iç plan (uyku + çalışma + oturma)

  • Güneş enerji paneli ve batarya kutusu

Kimler için?

  • öğrenciler, kamp alanları, bireysel atölye veya çalışma alanı isteyenler


Ek Bilgi: Yeşil Evlerde Kullanılabilecek Malzemeler

  • Bambu parke

  • Küreşel sertifikalı geri dönüştürülmüş izolasyon malzemeleri

  • Kil ve kireç bazlı duvar boyaları

  • Doğal taş ve ahşap uygulamaları


✅ Sunduğumuz Hizmetler

  • Örnek ev planlarının sunulması

  • Kendi arsanız için özel basit tasarım çalışması

  • Danışmanlık: malzeme, iklim verisi uyumu, yerel mevzuat

  • Fon bulma ve proje yazım desteği


İletişim

Bu tarz projelerle ilgileniyorsan veya kendi yaşam alanını doğayla uyumlu bir şekilde planlamak istiyorsan, benimle iletişime geçebilirsin:


“Azla Daha Çok” Yaşam Mümkün.
Sen de bu dönüşümde yer almak istersen, İklim Okulu ile birlikte çalışalım!



İklim Okulu’nun Kurucusu Süleyman Çetin: "Geleceği Bilgiyle, Cesaretle İnşa Etmeliyiz"




İKLİM AJANSI DERGİSİ SÖYLEŞİSİ

Konuk: Süleyman ÇETİN – Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı, İklim Okulu Kurucusu
Röportaj: Fatma Yılmaz


Fatma Yılmaz:
Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım Süleyman Bey. Hem sizi hem de İklim Okulu’nu tanımak isteriz.

Süleyman Çetin:
Elbette memnuniyetle. Ben Süleyman Çetin, Çevre Yüksek Mühendisiyim ve aynı zamanda proje uzmanıyım. Uzun yıllardır çevre yönetimi, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında hem teknik hem sosyal projeler geliştiriyorum. Bilimin toplumsal faydayla buluştuğu yerde olmayı önemsiyorum.

Bu anlayışla kurduğumuz İklim Okulu, iklim değişikliğiyle mücadeleyi merkezine alan yeşil bir tekno-sosyal girişim modelidir. Amacımız, bireylerin ve kurumların iklim krizine karşı bilgiyle, farkındalıkla ve çözüm odaklı düşünceyle donanmasını sağlamak.
Eğitimler, atölyeler, karbon ayak izi ölçümleri, doğa temelli etkinlikler ve farkındalık kampanyaları yürütüyoruz. Ayrıca Bilge Nesil Enstitüsü ve Yeşil Orman Okulu gibi kıymetli kurumların uzman desteğiyle daha da güçleniyoruz.

İklim Okulu, sadece farkındalık oluşturan bir platform değil; aynı zamanda eğiten, dönüştüren ve proje üreten bir yapıdır.


Fatma Yılmaz:
İklim Okulu’nu çok etkileyici anlattınız. Biraz daha detaylandırmak gerekirse, bu girişimin sunduğu hizmetler ve potansiyel iş birliklerinden de bahseder misiniz?

Süleyman Çetin:
Elbette. İklim Okulu’nu çok yönlü bir ekosistem olarak kurguladık. Yalnızca bireylerle değil; belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle de iş birliği yaparak sürdürülebilirlik alanında projeler geliştiriyoruz.

Öne çıkan çalışma alanlarımızdan bazıları şunlar:
Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Farkındalık Eğitimleri
SECAP (Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı) hazırlama ve danışmanlığı
Sıfır Atık ekibi kurulumu ve kurum içi eğitimleri
Karbon ayak izi ölçümü ve azaltım planları
Yenilenebilir enerji projeleri için stratejik iş birlikleri ve danışmanlık

Ayrıca şu anda kurulum sürecinde olduğumuz çok heyecan verici bir projemiz var: İklim Kütüphanesi. Bu kütüphane, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik alanında dijital ve basılı kaynakların derlendiği, öğrencilere, eğitimcilere, yerel yöneticilere ve araştırmacılara açık bir bilgi merkezi olacak.

Kısacası, İklim Okulu bir projeden çok daha fazlası: geleceği birlikte inşa etmeyi hedefleyen katılımcı bir dönüşüm hareketi.


Fatma Yılmaz:
İklim değişikliğine uyum süreci oldukça tartışılan bir konu. Bu süreci bize biraz aktarır mısınız? Genç bir girişimci olarak neler tavsiye edersiniz?

Süleyman Çetin:
İklim değişikliğine uyum süreci, değişen doğa koşullarına dirençli hale gelmemizi sağlayan bir dönüşüm sürecidir. Sadece doğal afetlere karşı hazırlıklı olmak değil; tarım, enerji, ulaşım, şehircilik gibi tüm alanlarda yeni bir anlayışı benimsemek anlamına gelir.

Bu noktada kavramlar çok önemli: iklim adaleti, dirençlilik, sürdürülebilir kalkınma, toplumsal farkındalık... Bilimsel projeksiyonlar önümüzdeki yıllarda ciddi risklerle karşı karşıya kalabileceğimizi gösteriyor. Ama bu bizi korkutmamalı.
Ben genç girişimcilere hep şunu söylüyorum: Doğayla barışık işler kurun. Teknoloji üretin ama bunu toplumsal faydayla bütünleştirin. Bir ağacı yaşatmak, bir su kaynağını korumak veya bir mahalleyi bilinçlendirmek bazen milyon dolarlık projelerden daha değerlidir. Küçük ama etkili adımlarla başlayın; farkı siz yaratın.


Fatma Yılmaz:
Çevre Yüksek Mühendisi ve aynı zamanda bir platformun kurucusu olarak neler yapıyorsunuz? Mesleğinizin öneminden de biraz bahseder misiniz?

Süleyman Çetin:
Çevre mühendisliği, insan ile doğa arasındaki hassas dengeyi kuran çok özel ve çok değerli bir meslektir. Biz sadece atık su arıtma projeleri yapan teknik uzmanlar değiliz; aynı zamanda toplumsal bilinç ve dönüşümün taşıyıcılarıyız.

İklim Okulu üzerinden yürüttüğümüz çalışmalarla, bu mesleğin sahadaki ve toplumsal hayattaki etkisini büyütüyoruz. Kurumlara sürdürülebilirlik rehberliği sunuyor, gençlerle ve çocuklarla çevre eğitimleri yapıyor, şehir planlamalarına çevre boyutu kazandırıyoruz.
Ben çevre mühendisliğini sadece bir meslek değil, hayatın ta kendisi olarak görüyorum. Çünkü doğa varsa yaşam vardır. Bizim işimiz, o yaşamın sağlıklı devam etmesini sağlamak.


Fatma Yılmaz:
İlkbahar geldi. Bu mevsimde yeni mezun çevre mühendislerine özel önerileriniz olur mu?

Süleyman Çetin:
İlkbahar doğanın yeniden doğduğu, umutların yeşerdiği bir mevsim. Yeni mezun çevre mühendisleri için de taze başlangıçlar demektir.
Ben özellikle toprağa dokunmalarını, doğayla birebir temas kurmalarını öneririm. Çünkü bu meslek sadece formüllerden ve yönetmeliklerden ibaret değildir; doğayı gerçekten tanımak, hissetmek gerekir.

Toprak sabırlıdır, dönüşür. Tıpkı çömlek gibi... Yoğruldukça şekil alır. Siz de mesleki yolculuğunuzda zamanla kendi şeklinizi bulacaksınız. O yüzden sabırlı olun ama üretmekten, katkı sunmaktan asla vazgeçmeyin.
Ayrıca çevre sağlığı, insan sağlığının temelidir. Bu anlayışla hareket ettiğinizde yaptığınız her iş çok daha anlamlı hale gelecektir.


Fatma Yılmaz:
Süleyman Bey bu değerli katkılarınız için çok teşekkür ederiz. Söyleşiyi bitirirken son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Süleyman Çetin:
Ben teşekkür ederim bu güzel davetiniz için. İklim değişikliği gibi büyük ve ortak bir meselede konuşmak, düşünmek, birlikte çözüm üretmek gerçekten çok kıymetli.

Son olarak şunu söylemek isterim:
Doğayı korumak bir tercih değil, bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğu hep birlikte taşıyabiliriz. Bilgiyle, şefkatle ve cesaretle yürüdüğümüz sürece umudumuz her zaman var olacaktır.

Plastik Kirliliğine Çömlek Çözüm Olabilir mi?

Artan Plastik Kirliliği ile Plastik Yemeye Devam Ediyoruz

Plastik kirliğine karşı bir çok çözüm önerileri gelse de yaygınlaşması ve çözüm önerilerinin bir ekonomik boyutu Sürdürülebilirliğine engel olmakta.

İklim Okulu Uzmanlarından Çevre Mühendisi ve Sanatçı Süleyman Çetin; "Çömlek sanatının plastik sanayine hem ekonomik

Plastik Atıklar İthal Edilmemeli

Plastik sanayicileri hammaddeleri plastik olduğu için ithalat konusunda lobicilik yaparak baskı kursa da, ithalat maalesef

Toprak Ürünler Geri Dönüştürülebilir

Toprak sanatı olarak da bilinen çömlekçilik sanatıyla yapılmakta. Plastik gibi her ürün yapılamasa da bir çok ürün çömlek kilini şekillendirerek yapılabilmektedir.

Plastik Kirliliği Midemizde Bile Tespit Edildi

Gıda ürünlerinde de kullanılan plastik, sıcak çay bardağı, asitli içecekler ve yemek kaplarında kullanıldığından eriyerek mikro plastik olarak vücudumuza girmekte. Bu nedenle kanser gibi bir çok hastalık insanlarda sık görülür hale geldi.

Plastik Kirliliğinin neden ve sebeplerini biliyor musunuz?

  • Her yıl yaklaşık 5 trilyon plastik poşet üretiliyor ve her yıl yaklaşık bir milyar kuş  ve memeli hayvan plastik atıkları sindirdiği için hayatını kaybediyor.
  • Plastik kirliliğinden etkilenen canlı türü sayısı yaklaşık 400’dür.
  • 1950’den bugüne 8.3 milyar tondan fazla plastik üretildi ve bu plastiklerin %60’ı atık sahalarına veya doğrudan çevreye bırakıldı.
  • 2015 yılı itibarıyla 6300 ton plastik atık ortaya çıktı ve bu atıkların yalnızca %9’u geri dönüşüme uğradı. 
  • Önlem alınmadığı sürece, plastik atıkların 2050 yılına kadar 56 milyar ton karbon salımına sebep olacağı tahmin ediliyor.
  • Deniz balıklarının hemen hemen yarısının midesinde mikroplastik partiküller bulunmaktadır.
Sürdürülebilir bir  dünya için;  "Plastik kirliliğine hayır!" demeliyiz.

Plastik kirliliğinin etkisini ortadan kaldırmak  adına,  plastikler ile aramızdaki sosyal mesafeyi korumalıyız.