Ad

çevre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çevre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye Su Fakiri Ülke! Değil Ama…

Türkiye Su Fakiri Ülke! Değil Ama…

Sevgili dostlar,

Son yıllarda su krizi giderek daha fazla gündeme geliyor. Haberlerde, akademik çalışmalarda ve uzman görüşlerinde sıkça şu cümleyi duyuyoruz: “Türkiye su fakiri bir ülke!” Peki, gerçekten öyle mi?

Öncelikle, su fakiri teriminin ne anlama geldiğini iyi bilmek gerekiyor. Bir ülkenin su zengini, su stresi altında ya da su fakiri olup olmadığı kişi başına düşen yıllık yenilenebilir su miktarına göre belirleniyor. Bu ölçüme göre, kişi başına yıllık 1700 metreküpten fazla suyu olan ülkeler su zengini, 1000-1700 metreküp arasında suyu olanlar su stresi çeken, 1000 metreküpün altına düşenler ise su fakiri olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1300-1400 metreküp civarında. Yani, tam olarak su fakiri değiliz ama su stresi yaşayan bir ülkeyiz.

Buraya kadar her şey net. Peki, asıl problem nerede?

Sorun Su Miktarında mı, Yönetiminde mi?

Türkiye, su kaynakları açısından fakir bir ülke değil ama su yönetimi açısından büyük sıkıntılar yaşıyor. Mevcut su kaynaklarımızı verimli kullanamıyoruz. Özellikle tarımsal sulamada hala vahşi sulama yöntemleri yaygın. Tarımda kullanılan suyun büyük bir kısmı, yanlış sulama teknikleri nedeniyle boşa harcanıyor. Şehirlerde ise altyapı eksiklikleri, su kayıpları ve geri dönüşüm sistemlerinin yetersizliği ciddi sorunlar yaratıyor.

Su fakiri bir ülke olmamamıza rağmen, kuraklık tehlikesi ve su krizleri kapımızda. Çünkü mevcut suyumuzu doğru yönetemediğimiz sürece, var olan kaynaklar hızla tükeniyor.

Sanal Su ve Su İsrafı

Birçok kişi su tasarrufunu sadece musluğu kapatmak olarak görüyor. Oysa su tüketimi bunun çok ötesinde. Sanal su kavramı burada devreye giriyor. Yani, bir ürünü tüketirken aslında onun üretimi için harcanan suyu da tüketiyoruz. Örneğin:

  • Bir hamburger üretmek için yaklaşık 2400 litre su kullanılıyor.
  • Bir tişört üretmek için 2700 litre su gerekiyor.
  • Bir kilo pamuk yetiştirmek için yaklaşık 10.000 litre su harcanıyor.

Yani, tarımsal üretimden sanayiye kadar her şeyde su tüketiyoruz. Ancak farkında olmadan harcadığımız bu su, en büyük israf kaynaklarından biri oluyor. Türkiye, su fakiri değil ama suyu bilinçsizce tüketen bir ülke.

Ne Yapmalıyız?

Sevgili dostlar, su yönetimi konusunda bireysel ve toplumsal olarak atabileceğimiz çok önemli adımlar var.

  • Tarımsal sulamada modern tekniklere geçilmeli. Damla sulama ve akıllı tarım uygulamaları yaygınlaşmalı.
  • Şehirlerde su altyapıları güçlendirilmeli. Kaynak kayıplarını önleyecek yatırımlar artırılmalı.
  • Geri dönüşüm sistemleri teşvik edilmeli. Kullanılmış suyun yeniden değerlendirilmesi sağlanmalı.
  • Sanal su tüketimi konusunda bilinç oluşturulmalı. Gıda ve tekstil tüketiminde daha sürdürülebilir seçimler yapılmalı.
  • Kamu ve özel sektör iş birliğiyle su yönetimi projeleri geliştirilmeli.

Su fakiri olmadan önce harekete geçmek zorundayız. Çünkü su fakiri olmak için beklemeye gerek yok, yanlış yönetimle kendi elimizle bu duruma düşebiliriz.

Gelin, bu sorumluluğu hep birlikte üstlenelim. Suyumuzu doğru kullanırsak, su krizine girmeden bilinçli bir şekilde geleceğimizi koruyabiliriz. Unutmayalım, Türkiye su fakiri değil ama suyu iyi yönetemezsek, bir gün gerçekten fakir olabiliriz.

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Türkiye’nin Yeni İstihdam Gücü: Yeşil Yaka Meslekleri

Yeşil Yaka: Yeni Nesil İstihdamın Yükselen Gücü

Sevgili Dostlar,

Uzun yıllardır iş dünyasında beyaz yaka ve mavi yaka kavramları üzerinden kariyer yolları şekillendi. Ancak artık bu geleneksel ayrımın yanına yeşil yaka ekleniyor ve iş dünyasının en gözde çalışanları arasına girmeyi başarıyor. Çevre ve sürdürülebilirlik temelli yeni nesil meslekler, sadece ekosistemi koruma amacı taşımıyor; aynı zamanda yüksek gelir ve istihdam güvencesi de sunuyor.

Günümüzde iklim değişikliğiyle mücadele, sıfır atık uygulamaları, karbon salınımını azaltma hedefleri, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir tarım gibi alanlara yapılan yatırımlar hızla artıyor. Türkiye’de yeşil ekonomiye ayrılan kaynak son üç yılda 150 kat büyüyerek 8 milyar doları aştı. Küresel ölçekte ise bu rakam 2 trilyon doları buldu. Bu durum, sadece çevre için değil, iş dünyası için de büyük bir dönüşüm anlamına geliyor. Önümüzdeki beş yıl içinde Türkiye’de yeşil yaka çalışanlarının sayısının 1 milyonu aşması bekleniyor!

Yeşil Yakaya Olan Talep Hızla Artıyor!

Türkiye’de yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım, karbon yönetimi, atık ve su yönetimi gibi çevre dostu sektörlerde nitelikli iş gücü açığı hızla büyüyor. Büyük şirketler, açık pozisyonlarının %40’ının yeşil ekonomi ile ilgili olduğunu belirtirken, bu alanda yeterli uzman bulunmaması nedeniyle maaşlar hızla yükseliyor.

Elektrikli araç sektöründe faaliyet gösteren bir şirket yetkilisi durumu şöyle özetliyor:
“Elektrikli araç teknisyenlerimiz 90 bin TL maaş alıyor. Beş yıl önce böyle bir pozisyon gündemde bile değilken, bugün en çok aranan mesleklerden biri haline geldi.”

Benzer şekilde rüzgâr enerjisi sektöründe çalışan bir yetkili de “Türkiye’de rüzgâr türbini bakım uzmanı bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Maaşlar hızla yükseliyor ve yetişmiş elemanları elimizde tutmak için büyük çaba harcıyoruz” diyerek bu alanın önemine dikkat çekiyor.

Bu tablo, yeşil yaka çalışanlarının iş dünyasının en çok kazananları arasına girdiğini gösteriyor.

Yeşil Yaka Mesleklerinde Maaşlar Zirveye Çıkıyor!

  • Rüzgâr Türbini Uzmanı: 90.000 TL – 130.000 TL
  • Güneş Enerjisi Mühendisi: 75.000 TL – 150.000 TL
  • Elektrikli Araç Bakım Teknisyeni: 80.000 TL – 100.000 TL
  • Karbon Ayak İzi Danışmanı: 100.000 TL – 500.000 TL
  • Sürdürülebilir Tarım Uzmanı: 60.000 TL – 85.000 TL
  • Atık Yönetimi Mühendisi: 75.000 TL – 110.000 TL
  • Su ve Atıksu Yönetimi Uzmanı: 85.000 TL – 100.000 TL
  • Çevre Politikaları Danışmanı: 90.000 TL – 400.000 TL
  • Sıfır Atık Proje Yöneticisi: 90.000 TL – 120.000 TL
  • Yeşil Finans Uzmanı: 80.000 TL – 140.000 TL
  • Biyoenerji Mühendisi: 90.000 TL – 130.000 TL
  • İklim Değişikliği Risk Analisti: 95.000 TL – 160.000 TL
  • Sürdürülebilir Lojistik Uzmanı: 80.000 TL – 110.000 TL
  • Toprak Sağlığı ve Biyoçeşitlilik Uzmanı: 95.000 TL – 100.000 TL
  • Dikey Tarım Mühendisi: 80.000 TL – 180.000 TL
  • Enerji Depolama Sistemleri Mühendisi: 90.000 TL – 180.000 TL
  • Yeşil Hidrojen Uzmanı: 100.000 TL – 200.000 TL

Bu maaş skalaları, yeşil ekonominin geleceğin en kazançlı sektörlerinden biri haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor.

Yatırımlar Büyüyor, Fırsatlar Artıyor

  • Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımları 2023’te %85 artarak 10 GW’lık yeni kapasite devreye alındı.
  • Elektrikli araç şarj istasyonu sayısı son bir yılda %400 artışla 10.000’i geçti.
  • Sürdürülebilir tarım teknolojileri için özel teşvik paketleri açıklandı, bu alandaki istihdam %70 arttı.
  • AB’nin 2030 Yeşil Mutabakatı kapsamında Türk şirketleri için yıllık 50 milyar dolarlık yeşil ihracat fırsatı doğdu.

Üniversiteler ve Meslek Liseleri Bu Değişime Uyum Sağlıyor

Yeşil yaka mesleklerindeki uzman açığı, eğitim sistemini de dönüştürmeye başladı.

  • İTÜ ve ODTÜ gibi üniversiteler, 2024 itibarıyla "Yeşil Teknolojiler" bölümlerini açtı.
  • Meslek liselerinde "yenilenebilir enerji teknisyenliği" eğitimi verilmeye başlandı.
  • Online eğitim platformlarında "yeşil ekonomi" ve "karbon muhasebesi" gibi konulara olan talep %300 arttı.

Yeşil Yakalı Meslekler Bize Ne Anlatıyor?

Sevgili dostlar, iş dünyasında yeşil yaka meslekleri artık alternatif değil, ana akım kariyer yollarından biri haline gelmiş durumda. Çevre odaklı bu meslekler, sadece ekolojik fayda sağlamıyor, aynı zamanda yüksek maaş ve iş güvencesi de sunuyor.

Özellikle gençler için yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım, karbon yönetimi ve çevre mühendisliği gibi alanlarda uzmanlaşmak büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek bu meslekler, hem doğayı koruyan hem de ekonomik büyümeye katkı sağlayan bir gelecek inşa ediyor.

Eğer kariyer yolunuzu şekillendirirken geleceğin meslekleri arasında yer almak istiyorsanız, yeşil ekonomi ve sürdürülebilirlik alanlarına yönelmenin tam zamanı!

Sevgiyle kalın,

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Gizli Su Kullanımı: Sanal Su Nedir?

Sevgili Dostlar,

Günlük hayatta su tüketimini düşündüğümüzde aklımıza ilk gelen şey, içme suyu ya da duşta, çamaşır yıkarken veya yemek yaparken kullandığımız sudur. Ancak aslında farkında olmadan çok daha fazla su tüketiyoruz. İşte burada devreye sanal su kavramı giriyor.

Sanal su nedir?

Sanal su, herhangi bir ürünün üretilmesi için kullanılan ancak gözle doğrudan göremediğimiz sudur. Yani, bir bardak çayı içerken sadece içindeki suyu değil, o çayın yetişmesi, işlenmesi ve soframıza gelmesi için harcanan suyu da tüketiyoruz. Aynı şekilde, bir hamburger yemek, bir tişört satın almak ya da bir çift ayakkabı almak bile binlerce litre suyun dolaylı olarak harcanmasına neden oluyor.

Bir hamburger kaç litre su?

Belki şaşıracaksınız ama bir hamburgerin üretimi için yaklaşık 2400 litre su harcanıyor! Evet, yanlış okumadınız. İçindeki ekmek, et, marul, domates ve diğer bileşenlerin her biri yetiştirilirken, işlenirken ve taşınırken ciddi miktarda su tüketiliyor. Bir tişört için ortalama 2700 litre, bir çift deri ayakkabı için ise 8000 litre su harcanıyor.

Neden Önemli?

Dünya genelinde su kaynakları giderek azalıyor ve su kıtlığı, gelecekte insanlığın karşılaşacağı en büyük krizlerden biri olarak görülüyor. Özellikle iklim değişikliği ve artan nüfus, su kullanımını daha kritik hale getiriyor. Türkiye gibi su stresi yaşayan ülkelerde sanal suyu doğru yönetmek, gelecekte su krizlerini önlemenin anahtarı olabilir.


Bir ülkenin sanal su dengesi, ithal ve ihraç ettiği ürünlerle doğrudan ilgilidir. Türkiye, su yoğun tarım ürünleri ihraç ettiğinde aslında kendi su kaynaklarını da ihraç etmiş oluyor. Örneğin, bir kilogram pamuk üretimi için 10 bin litre su kullanılıyor. Eğer bu pamuğu ihraç ediyorsak, suyumuzu da ihraç etmiş oluyoruz.


Bireysel Olarak Ne Yapabiliriz?

Sanal su tüketimini azaltmak için birkaç basit ama etkili adım atabiliriz:


  • Daha bilinçli tüketim: İhtiyacımız olmayan giysileri almaktan kaçınarak su tüketimini azaltabiliriz.
  • Yerel ve mevsiminde beslenmek: Mevsiminde üretilen yerel gıdalar, daha az su tüketimi gerektirir.
  • Daha az et tüketmek: Kırmızı et, sanal su tüketiminin en yüksek olduğu besinlerden biridir.
  • Geri dönüşümü desteklemek: Geri dönüştürülen malzemeler, yeni üretime göre çok daha az su harcar.

Sevgili dostlar, su tüketimi sadece elimizdeki musluğu kapatmakla sınırlı değil. Tükettiğimiz her ürünün arkasındaki gizli su tüketimini de farkında olmamız gerekiyor. Su, en kıymetli doğal kaynağımız ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için onu bilinçli kullanmak zorundayız. Unutmayalım, her tercihimiz su tüketimini doğrudan etkiliyor.


Sevgiyle kalın,

Yazar, Çizer, Kalemi Keskin

Çevre Yüksek Mühendisi Süleyman Çetin



Marmara’da Müsilaj Planı Tamam, Fakat 1 Madde Unutuldu

 Sevgili Dostlar,

Marmara, yüzyıllardır Türkiye'nin kalbi konumunda olmuştur. Ancak ne yazık ki, bölgedeki endişe verici bir sorun da sessizce devam ediyor: müsilaj sorunu. Yakın zamanlarda hazırlanan 22 maddelik eylem planını özetleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, planın hedeflerinin büyük çoğunluğunun %100 başarıyla yerine getirildiğini belirtti. Fakat tek bir eksiklik var; planın beşinci maddesi. Bu madde, Marmara çevresindeki tüm atık arıtma tesislerinin “ileri biyolojik arıtma tesisleri” haline dönüştürülmesini öngörüyordu. Ne var ki, bu dönüşüm gerçekleşmedi. Sonuç olarak, Marmara’nın 40 yıldır atık çamuruyla kirlenmesini sona erdirecek etkili bir adım atılamadı.


Atıksu arıtma tesisinde yönetici olarak çalışmış yüksek çevre mühendisi olarak, böylesine hayati bir çevre sorununun çözümünde tüm sistemin yeniden yapılandırılmasının ne denli önemli olduğunu belirtmek isterim. Atık arıtma tesislerinin modernizasyonu, sadece su kalitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda deniz ve kıyı ekosistemlerimizi koruyacak. Marmara’da yıllardır süregelen atık çamuru problemi, deniz canlıları, balıkçılık ve hatta turizm gibi sektörlerde ciddi sıkıntılara yol açıyor. Sorunun temelinde ise, planın tek eksik halkası olan beşinci madde yer alıyor. Arıtma tesisi eksikliği.


Günümüze kadar birçok alanda önemli adımlar atılmış olsa da, bu kritik dönüşüm gerçekleştirilemediği için kirlilik temel mesele olarak varlığını sürdürüyor. Yerel yönetimler, çevre kurumları ve ilgili paydaşların daha etkin ve koordineli çalışması gerekiyor. Çünkü bizler, Marmara’nın temiz ve sağlıklı bir gelecek için yeniden doğuşuna şahit olmak istiyoruz. Unutmayalım ki, bu bölge sadece ekonomik açıdan değil, ekolojik ve toplumsal açıdan da Türkiye’nin geleceğini belirleyen önemli bir unsur.


Sevgili dostlar, Marmara’nın sessiz çığlığına kulak verelim. Atık arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştürülmesi, Marmara’nın temizlenmesi ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakılması için elzem. Bu konuda ortak bir bilinçle, kararlı adımlar atmak hepimizin sorumluluğudur. Gelin, Marmara’ya hak ettiği değeri verelim ve kirliliğin zincirini kırarak temiz bir gelecek inşa edelim.

Süleyman Çetin
Yazar - Çizer - Gezer
Çevre Yüksek Mühendisi



8. Kıta Keşfedildi!

Sevgili dostlar,

Günlük hayatımızın içinde sıkça duyduğumuz “atık” ve “çöp” kelimeleri kulağa benziyor gelse de, aralarında önemli farklar bulunuyor. Peki, atık nedir? Atık, esasen artık kullanılmayan, işlevini yitirmiş, fakat doğru yöntemlerle geri kazanılabilen, dönüştürülebilen ya da yeniden değerlendirilebilen malzemelerdir. Örneğin; kağıt, plastik, cam ve metal gibi materyaller, atık haline geldiklerinde geri dönüşüm sürecine sokulabiliyor ve yeni ürünlere dönüştürülebiliyor.

 Atık Nedir? Atık ve Çöp Aynı Şey mi?

Öte yandan, “çöp” kelimesi genellikle evlerimizden, sokaklarımızdan gördüğümüz, atılması gereken, doğrudan imha edilmesi düşünülen, artık değerlendirilemeyecek kalıntıları ifade eder. Yani, her çöp atıktan ayrı düşünülemez; çöp, atıkların içindeki, kullanılamaz hale gelmiş kısmı anlatmak için kullandığımız bir terimdir. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta; aslında her atık çöp değildir. Doğru yönetildiğinde, ayrıştırılan atıklar, çöp haline gelmeden önce geri dönüşüm ve yeniden kullanım imkanları sunar.


Bu ayrım, sadece dilsel bir farktan ibaret değil; aynı zamanda çevre bilinciyle yaklaşıp, kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanabileceğimizi gösteren önemli bir çağrıdır. Geri dönüşüm sistemlerini ve atık ayrıştırma yöntemlerini hayata geçirirsek, çöp miktarını azaltarak çevremizi koruma yolunda büyük adımlar atmış oluruz. Unutmayalım ki, atıklarımızı doğru şekilde değerlendirmek, hem doğamıza hem de geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımdır.


8. Kıta: Okyanuslarımızdaki Sessiz Tehdit

Sevgili dostlar, maalesef atık sorunu sadece şehirlerimizde bitmiyor. Bilim insanlarının zaman zaman “8. kıta” olarak adlandırdığı devasa plastik yığını, modern tüketimin ve yetersiz atık yönetiminin okyanuslarımızdaki simgesi haline geldi. Bu 8. kıta, okyanuslarda biriken kontrolsüz plastik atıkların oluşturduğu geniş alanı ifade ediyor. Sadece çevre kirliliğine değil, deniz yaşamının ve biyolojik çeşitliliğin de ciddi tehdit altında olduğunu gösteriyor. İşte bu yüzden, atıklarımızı doğru şekilde yönetmek, geri dönüşüme kazandırmak ve bu sorunu kökten çözmek hepimizin ortak sorumluluğu olmalı.


Sevgiyle kalın,

Süleyman Çetin
Yazar - Çizer - Gezer
Çevre Yüksek Mühendisi






Çevresel Gürültü Kontrol Yönetmeliği Yayınlandı

30 Kasım 2022 Tarih 32029 Sayıyla Resmi Gazete’de “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından: ‘ÇEVRESEL GÜRÜLTÜ KONTROL YÖNETMELİĞİ’ yayımlanmıştır”.

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı; çevresel gürültünün çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi, gürültü haritaları ve gürültü eylem planlarının hazırlanması, çevresel gürültünün azaltılması için gürültü kontrol tedbirlerinin uygulanması ve çevresel gürültü yönetimi çalışmaları hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesidir.

Gürültü Yönetiminde Yeni Dönem

Şehirlerde etkin gürültü yönetimine yönelik olarak hazırlanan Çevresel Gürültü Kontrol Yönetmeliği Resmi Gazete'de yayımlandı.

Yönetmelik hazırlık sürecinde İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumların katkıları alındığı belirtildi.

Bu yönetmelikle alıcıda rahatsızlık temelli gürültü kontrolü yerine, tüm gürültü kaynaklarının kaynağında kontrolü hedefleniyor.


  • Daha önce 66 il için tamamlanan stratejik gürültü haritası 81 il için hazırlanacak.
  • Oluşturulacak gürültü yönetim portalında tüm gürültü kaynakları ve etkileri kayıt altına alınacak.
  • Şehirlerin gürültü kalitesi bakanlıkça sürekli olarak izlenecek.
  • Tarihi ve doğal yapılar için titreşim esasları titizlikle belirlenecek.
  • Müzik yayını yapan işyerleri için ilk kez düşük frekanslar için sınır değerleri belirlendi , çalışma saatleri yörenin özellikleri, yaz/kış dönemi ve gürültü haritası esas alınarak İl Mahalli Çevre Kurulunca kısıtlanabilecek.
  • Gürültüye neden olan açık hava faaliyetleri gece 01.00'den sonra yapılamayacak, havai fişek kullanımı için yer ve zaman bildirilerek mülki amirden izin alınacak.



İklim Krizi Sadece Çevre Sorunu mu?

İklim krizi evet büyük bir çevre sorunu olmakla birlikte çevre sorunlarına bağlı birçok sorunu da ortaya çıkarmaktadır. Su ve atıksu sorunu tarım ve hayvancılığı tetiklemekte, çevresel kirlilik ise sağlık sorunları oluşturmaktadır. 

•   Enerji

•   Ekonomi

•   Yönetişim

•   Güvenlik

•   Sağlık

•   Barınma

•   İstihdam

•   Hammadde

•   Üretim & Sanayi

•   Ticaret

•   Ulaşım

•   Tarım & Gıda

•   Su kaynakları

•   Altyapı

•   Şehirler

•   Kalkınma & Sosyal refah

•   İnsan hakları

•   Çatışma

•   Göç

•   Eğitim

•   Cinsiyet eşitliği

•   Gençlik

                            Sizin düşünceleriniz nedir? Yorumlarda yazabilir misiniz?


Biyogaz Tesisinde Hangi Üniteler Olmalı?

Beslenen atık tipine göre değişmekle birlikte, tipik bir biyogaz tesisi aşağıdaki ünitelerden oluşabilir:


1- Atık Besleme Sistemi

2- Ön Hazırlık (Homojenizasyon) Tankı

3- Anaerobik Çürütücü Tankı

4- Sıvı Gübre Depolama Tankı

5- Çamur Susuzlaştırma Ünitesi

6- Süzüntü Suyu Depolama Tankı

7- Biyogaz Yıkama ve Şartlandırma Ünitesi

8- Gaz Yakma Ünitesi (Flare)

9- Biyogaz Jeneratörleri, Elektrik ve Isı Üretimi

10- Üretim Ünitesi (CHP-Kojenerasyon Sistemi)



Psikolojide Çevre ve İklim Değişikliği Çalışmaları Sempozyumu

Sempozyum Çağrı Metni Şöyle:

Psikolojinin farklı alt disiplinlerinin sunduğu geniş perspektiften hareketle, çevre ve iklim değişikliği alanında çalışmalar yürüten akademisyenler, lisansüstü öğrenciler ve uygulayıcıları bir araya getirerek söz konusu çalışma alanındaki araştırmaların tartışılması, çoğaltılması ve yaygınlaştırılmasını amaçlayan Psikolojide Çevre ve İklim Değişikliği Çalışmaları Sempozyumu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Psikoloji Bölümü bünyesinde bulunan Çevre Psikolojisi Araştırma Grubu (ENVIPSY) ev sahipliğinde 26-27 Kasım 2022 tarihinde çevrim içi olarak gerçekleştirilecektir.  

Ağırlıklı olarak çevre davranışı, iklim değişikliği, insan ve insan dışı doğa arasındaki karşılıklı ilişkileri odağına alan sempozyumda tartışılması amaçlanan başlıklar aşağıda sıralanmıştır. Bununla birlikte sempozyum temasıyla ilişkili olmak üzere farklı konulardaki çalışmalarla da başvuru yapılabilir. / Sempozyuma katılabilir.


  • Çevrecilik/Çevre Yanlısı Tutum ve Davranışlar  
  • Çevresel Adalet/İklim Adaleti 
  • Çevreye Zarar Veren Davranışlar
  • İklim Değişikliğine İlişkin Tutum ve İdeolojiler 
  • Eko-Anksiyete/İklim Değişikliği Anksiyetesi 
  • İnsan ve İnsan Dışı Doğa Arasındaki Etkileşim 
  • Doğal ve Kentsel Yeşil Alanların Yoksunluğu
  • İnsan Gelişimi ve Doğa 
  • Doğanın Onarıcı Etkileri 
  • Çevre Davranışının Ahlaki Temelleri 
  • Ekolojik İkilemler  
  • Psikolojik Açıdan Türcülük 
  • Metodoloji Tartışmaları 
  •  


İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Projeleri ve Eğitimleri

 İklim Okulu, iklim değişikliği, çevre, sıfır atık ve enerji Verimliliği alanında çalışmalar yapmaktadır. 

Kamu kurumlarına, özel şirketlere, mesleki odalar, kooperatifler, dernekler olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına çeşitli eğitimler vermekte ve projeler hazırlamaktadır.


Eğitim ve proje alanında;

  • Yerel Yönetimlere SECAP Hazırlama Teknik Desteği,  
  • İşletmelere Sürdürülebilirlik Eğitimleri, 
  • Kurumlara Enerji Verimliliği Fizibilitesinin Hazırlanması, 
  • Kurumsal Karbon Ayak izi ve Karbon Emisyon Hesaplanması,
  • Eğitim Kurumları için İklim Zirvelerine Hazırlık Eğitimleri, 
  • İklim, Çevre ve Enerji konulu Avrupa Birliği, UfukAvrupa, Erasmus+, Tubitak ve Yerel Proje Ortaklığı, 
  • Sertifikalı İklim Değişikliği Uzmanlığı (Onaylı), 
  • "Türkiye Çevre Haftası" Kapsamında Etkinlik Desteği vermektedir.


İklim krizinden Etkilenen 6 Sektör ve Çözüm Önerileri

 Dünya, kayıtlı tarihin herhangi bir noktasından daha hızlı ısınıyor.

Isınma devam ederse, gezegen üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacak, kıyı boyunca evleri açlığın sular altında bırakmasının yanı sıra daha fazla orman yangını, kasırga ve kuraklığa neden olacak.

Ancak birlikte, insanlık bu etkilerin en kötüsünden kaçınabilir. Bunu yapmak için, sıcaklıklardaki artışı sanayi öncesi seviyelerin ortalama 1,5°C üzerinde sınırlamalıyız. İnsan kaynaklı ısınma, 2017 civarında 1°C işaretine ulaştı.

1,5°C işaretinin altında güvenli bir gelecek sağlamak, dünyanın 2030 yılına kadar yıllık 30 gigaton sera gazı emisyonunu azaltmasını gerektiriyor. Ulaşım ve sanayi yeterli değil. Akıllı şehirler inşa etmek ve ormansızlaşmayı ve gıda israfını engellemek de dahil olmak üzere arazimizi ve kaynaklarımızı daha verimli yöneterek karbon emisyonlarını azaltmamız gerekiyor.

Peki İnsanlık Oraya Nasıl Gidebilir?

İstikrarlı bir iklim sağlamak ve Paris Anlaşması taahhüdünü gerçeğe dönüştürmek için UNEP, dünyayı 1,5°C işaretinin altında tutacak kadar emisyonları azaltma potansiyeline sahip altı sektör belirledi.


2030 yılına kadar yıllık 30 gigaton sera gazı emisyonunu azaltmak mümkün. Yapılabilecek çok şey var. Altı sektörde ihtiyacımız olan çözümler zaten var.


Bu altı sektörlü çözüm modeli 29-32 GT karbon salınımını azaltabilir ve sıcaklık artışını 1,5˚C ile sınırlayabilir

İşte altı kilit sektör için bir yol haritası:

Karbonsuz Bir Geleceğe Yol Haritası

Bu 6 sektör nedir ve insanlık bu hedeflere ulaşmak için hangi eylemleri yapmalıdır.

1- ENERJİ

Enerji sektöründe yıllık 12,5 gigaton (Gt) sera gazı emisyonunu azaltabiliyoruz . Yeni buluşlar için beklemeye gerek yok.

Yenilenebilir enerjiye geçerek ve daha az enerji kullanarak bu azaltımı yapmak için gerekli teknolojiye sahibiz.

2- SANAYİ

Endüstri, pasif veya yenilenebilir enerji tabanlı ısıtma ve soğutma sistemlerini benimseyerek, enerji verimliliğini artırarak ve metan sızıntıları gibi diğer acil sorunları ele alarak emisyonlarını yılda 7,3 Gt azaltabilir.

3- Tarım, Gıda ve Atık

Yeni gıda üretim çözümleri, emisyonları yılda 6,7 Gt azaltabilir . Gıda kaybını ve israfını azaltmak ve daha sürdürülebilir diyetlere geçmek, emisyonları yılda 2 Gt'den fazla azaltabilir.

Gıdaların bozulması, çiftlikten çatala kadar gerçekleşir ve bitki açısından zengin bir diyete geçmek, daha az Sera Gazı yaymak için atabileceğiniz en büyük adımlardan biridir. Sağlığınız için de iyidir.

4- Doğaya Dayalı Çözümler

Gıda sistemlerimize bağlı olarak dünya, ormansızlaşmayı, ekosistem bozulmasını durdurur ve ekosistemleri eski haline getirirse emisyonları yılda 5,9 Gt azaltabilir .

Bu eylemler aynı zamanda hava kalitesini iyileştirecek, gıda ve su güvenliğini destekleyecek ve kırsal ekonomileri destekleyecektir. En önemlisi, kara, tatlı su ve deniz ekosistemlerine yapılan yatırımlar, iklim direncinin artırılmasına büyük katkı sağlayabilir.

5- Ulaşım

Tüm sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte birinden ulaşım sorumludur. Ve 2050 yılına kadar ikiye katlanacak.

Özel ve toplu taşımada elektrikli araçlar kullanarak ve güvenli alanlar yaratarak insanları yürümeye, bisiklete binmeye ve diğer motorsuz ulaşım türlerini kullanmaya teşvik ederek bu rakamı 4,7 Gt'ye kadar azaltabiliriz .

Araç emisyonlarını azaltmazsak, şehirlerdeki egzoz dumanından kaynaklanan ölümler 2030 yılına kadar yüzde 50'den fazla artacak.

6- Binalar ve Şehirler

2030 yılına kadar binalar yaklaşık 12,6 Gt enerji kaynaklı emisyondan sorumlu olacak. Ancak hızla büyüyen bir dünyaya uyum sağlamak için gereken kentsel altyapının yüzde 70'i henüz inşa edilmedi.

Yarının şehirlerini ve evlerini düşük karbon çağına uygun hale getirerek ve mevcut altyapıyı güncelleyerek emisyonları 5,9 Gt azaltabiliriz.

Tüm sektörlerde sübvansiyonlar, yüksek emisyonlu süreçleri ve davranışları desteklemekten, sürdürülebilir düşük karbonlu alternatifleri veya en azından eşit bir oyun alanını zorlamaya kaydırılmalıdır.


Bu veriler, UNEP'in Emissions Gap Report.'un en önemli 2020 baskısından çevrilerek İklim Okulu tarafından derlenmiştir.