Ad

eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sen de bir İklim Savunucusu Ol!

İklim krizi sadece geleceğin değil, bugünün meselesi. Gezegenimiz her geçen gün daha fazla baskı altında. Kuraklık, hava kirliliği, ormansızlaşma, biyoçeşitlilik kaybı... Bunlar yalnızca haberlerde gördüğümüz başlıklar değil — yaşadığımız dünyanın gerçekleri.

Ama bu gidişatı değiştirebiliriz.
Kim mi? Sen.

🌱 Eğer doğaya saygın varsa,
🌱 Eğer sosyal adalet senin için sadece bir kavram değilse,
🌱 Eğer “bir şey yapmalıyım” diyorsan ama nereden başlayacağını bilmiyorsan...

İklim Okulu seni bekliyor.
“İklim Savunucuları” olarak bir araya geliyor, eğitim alıyor, fikir üretiyor ve projeler geliştiriyoruz.
Sadece konuşmuyoruz, harekete geçiyoruz.

📣 Lise öğrencisi, üniversiteli ya da yeni mezun…
Senin enerjine, fikrine, emeğine ihtiyacımız var.
Yerel çözümler, ulusal etkiler doğurur. Ve sen bu değişimin parçası olabilirsin.


🎯 Sen de bir İklim Savunucusu ol – başvurunu yap, harekete katıl!

Doğada Yön Bulma Rehberi: En Etkili 10 Yöntem

DOĞADA YÖN BULMA: DOĞAL YÖNTEMLERLE KAYBOLMADAN İLERLEYİN

Doğada vakit geçirmek hem beden hem zihin sağlığı açısından son derece faydalıdır. Ancak doğa yürüyüşleri, kamp, dağcılık ya da keşif gibi faaliyetlerde yön bulma becerisi hayati önem taşır. Modern araçlar (pusula, GPS, harita uygulamaları) oldukça yardımcı olsa da, bu cihazlar her zaman çalışmayabilir. İşte bu yüzden doğal yöntemlerle yön bulma tekniklerini bilmek, hem güvenliğiniz hem de özgüvenli bir doğa deneyimi için çok değerlidir.

Aşağıda doğada yön bulmak için kullanılabilecek başlıca yöntemleri detaylıca bulabilirsiniz:


1. GÜNEŞE GÖRE YÖN BULMA

Güneş, doğada yön tayininde en güvenilir işaretlerden biridir.

  • Güneş sabahları doğudan doğar ve akşamları batıdan batar. Bu bilgi temel alınarak yaklaşık yön tayini yapılabilir.

  • Öğle vakti (güneş tam tepede) olduğunda gölge en kısa halindedir ve gölge neredeyse tam kuzeyi gösterir.

Gölge Çubuğu Yöntemi (İlkel Güneş Saati)

  1. Düz bir zemine bir çubuk saplayın.

  2. Çubuğun gölge ucunu küçük bir taşla işaretleyin (örneğin sabah).

  3. 15–20 dakika bekleyin ve gölgenin yeni ucunu yeniden işaretleyin.

  4. İlk noktayla ikinci nokta arasında düz bir çizgi çekin. Bu çizgi doğu-batı doğrultusunu verir.

  5. İlk nokta batı, ikinci nokta doğudur. Bu çizgiye dik olarak kuzey-güney doğrultusunu da tahmin edebilirsiniz.


2. DOĞAL İŞARETLERLE YÖN BULMA

Ağaç ve Taşların Yüzeyleri

  • Ağaçların kuzey yönü daha nemli ve yosunludur; genellikle daha koyu renkte olur.

  • Güney yönü ise daha fazla güneş aldığı için kuru, açık renkli ve çatlamış olabilir.

  • Büyük taşların da kuzeye bakan yüzleri nemli ve yosunlu olabilir.

Karınca Yuvaları ve Termit Tepeleri

  • Karınca yuvaları genellikle güneye bakacak şekilde açılır, çünkü sabah güneşinden faydalanmak isterler.

  • Termit tepeleri (özellikle Afrika’da) de genellikle güneye daha yüksek kısımlarla bakar.


3. YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA

Geceleri doğada yön bulmak istiyorsanız Kutup Yıldızı (Polaris) en güvenilir kılavuzdur.

  • Kutup Yıldızı her zaman kuzeyi gösterir.

  • Bu yıldızı bulmak için Büyükayı (Yedigen) takımyıldızını gözlemleyin. Büyükayı’nın kepçe kısmının iki ucu, Kutup Yıldızı’na doğru bir çizgi oluşturur.

  • Bu yıldız oldukça sabit olduğundan, yön tayininde şaşmaz.


4. SAATLE YÖN BULMA (Analog Saat Yöntemi)

Bu yöntem analog (akrep-yelkovanlı) saatle yapılır.

  • Saati yere paralel şekilde tutun.

  • Akrep yönünü güneşe doğru çevirin.

  • Akrep ile 12 arasındaki açının ortası güney yönünü gösterir.

  • Bu yöntem yalnızca kuzey yarımkürede ve saat güneş saatine göre ayarlanmışsa işe yarar.


5. RÜZGÂR, BULUT VE DOĞAL FORMASYONLARLA YÖN TAHMİNİ

  • Rüzgâr yönü, bölgede hâkim olan hava sistemine göre değişiklik gösterse de, bazı bölgelerde sabah ve akşam rüzgârları düzenli olabilir.

  • Dağ yamaçlarında, kar daha geç eriyen kuzey yamacında daha uzun süre kalır.

  • Buzulların ve akarsuların şekli, eğimin yönünü ve genel coğrafi eğilimleri verebilir. Akarsular genellikle eğimin yönüne doğru akar.


6. TEKNOLOJİK ARAÇLARLA YÖN BULMA (Alternatif)

Modern doğa gezilerinde harita, pusula, GPS gibi teknolojik cihazlar yön bulma sürecini oldukça kolaylaştırır. Ancak bu araçların pil ömrü sınırlıdır, sinyal olmayabilir veya fiziksel olarak zarar görebilirler. Bu nedenle doğal yöntemleri bilen bir gezgin her zaman avantajlıdır.


SONUÇ: BİLGİ, DOĞADA GÜVENLİĞİ ARTIRIR

Doğada yön bulmak sadece hayatta kalmak için değil, doğayla daha bilinçli bir ilişki kurmak için de önemlidir. Doğal yön bulma yöntemlerini öğrenmek, hem teknolojiye bağımlı kalmadan hareket edebilmeyi sağlar, hem de doğaya olan bakış açınızı derinleştirir. Doğayla uyum içinde, bilinçli adımlar atmak için yön duygunuzu geliştirmeniz önemlidir.

Unutmayın: İyi bir doğa gezgini yalnızca yürüyen değil, yönünü bilen kişidir.




İklim Okulu Vizyonu, Misyon ve Amacı

Bilge Nesil Enstitüsü ve Yeşil Orman Okulu uzmanları tarafından desteklenen İklim Okulu'nun Vizyonu, Misyon ve Amacı şöyledir;

İKLİM OKULU VİZYONU

İklim Okulu, dünyanın neresinde ve hangi sektörde olursa olsun, tüm birey ve kuruluşların iklim dostu bir gelecek için dönüşümünü destekleyen bir öğrenme ekosistemi sunar. Vizyonumuz, bilgiye dayalı ve çözüm odaklı eğitimler yoluyla sağlıklı bir gezegende, adil ve dirençli toplumlar inşa etmek; geleceğin iklim liderlerini bugünden yetiştirmektir.
İklim Okulu; doğa ile uyumlu, karbon ayak izini azaltan, sosyal sorumluluk temelli bir kalkınma vizyonunu yaygınlaştırmayı hedefler.


İKLİM OKULU MİSYONU

İklim Okulu’nun misyonu; iklim değişikliği, sürdürülebilirlik ve çevresel dönüşüm konularında güncel bilimsel bilgi, uygulanabilir stratejiler ve etkileşimli öğrenme yöntemleri ile bireyleri ve kurumları bilinçlendirmektir.
Kurumsal, yerel veya bireysel ölçekte fark etmeksizin; her seviyeden katılımcıya yönelik eğitim programlarıyla, iklim bilinci yüksek, çözüm üreten, sorumluluk alan ekipler oluşturmayı amaçlarız.
İklim Okulu, sadece bilgi aktaran değil; dönüşüm başlatan, ilham veren ve öğrenen organizasyonlar inşa eden bir öğrenme platformudur.


İKLİM OKULU’NUN AMACI

İklim Okulu’nun temel amacı, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma konularındaki en güncel araştırmaların ve çözümlerin, özellikle iklim krizinden en fazla etkilenen birey ve sektörlerde gerçek, adil ve uygulanabilir etkilere dönüşmesini sağlamaktır.
Kuruluşların iklim hedeflerine ulaşmalarını destekleyen programlarla; çalışanların bilgi ve becerilerini geliştirir, ekipleri yeşil dönüşüm sürecinde etkin kılar.
Bu kapsamda İklim Okulu, iklim dostu uygulamalara yön veren, eğitim odaklı, yenilikçi ve kurumlara özel esnek modeller sunarak, daha dirençli bir gelecek için birlikte ilerlemeyi amaçlar.



İklim Okulu’nun Simgesi Neden Leylek?

Leylek Neden İklim Okulu’nun Simgesi?

İklim Okulu’nun logosunda yer alan leylek, yalnızca estetik bir kuş değil; aynı zamanda doğa ile insan arasındaki hassas dengeyi temsil eden çok özel bir canlıdır. Leylek, İklim Okulu’nun değerlerini ve vizyonunu taşıyan bir sembol olarak seçilmiştir. Çünkü leylekler, hem doğanın ritmini çok iyi bilen göçmen kuşlardır hem de iklim değişikliğinin en doğrudan etkilediği türlerden biridir.

Göçmen Ruh, Doğayla Uyum

Leylekler her yıl binlerce kilometre uçarak mevsimlere göre göç ederler. Baharın geldiğini müjdeleyen bu zarif kuşlar, insanlık tarihinde daima umut, bereket ve barışın simgesi olmuştur. Ancak son yıllarda değişen iklim koşulları, onların göç yollarını, dinlenme alanlarını ve yaşam sürelerini doğrudan etkiliyor.

İklim Okulu, tam da bu noktada leyleklerle ortak bir anlamda buluşur: iklim değişikliğini erken fark eden, doğayı gözlemleyen, ona göre hareket eden bir bilinç

Ekolojik Denge ve Farkındalık

Leylekler, yaşadıkları çevredeki hava, su ve toprak koşullarına çok duyarlıdır. Bu nedenle bir bölgede leyleklerin varlığı, genellikle o ekosistemin sağlıklı olduğuna işaret eder.
İklim Okulu da bireylerde bu duyarlılığı geliştirmeyi amaçlar. Her çocuğun, gencin ve yetişkinin çevresini tanıması, fark etmesi ve koruması için bilgiyle, deneyimle ve sevgiyle donatılması gerektiğine inanır.

Birleştirici, Gözetici ve Yol Gösterici

Leylekler sadece doğayı değil, kültürleri de birleştirir. Afrika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Anadolu’ya uzanan göç yolları, onları sınırların ötesinde bir doğa elçisi haline getirir. Bu anlamda İklim Okulu da sadece yerel bir hareket değil, küresel iklim sorunlarına karşı geliştirilen bir eğitim ve farkındalık modelidir.

Leylek: Umudun ve Dönüşümün Sembolü

Leylekler geldiğinde doğa canlanır. Baharın gelişini müjdelerler. Onlar, döngüsel yaşamın zarif habercileridir. Tıpkı İklim Okulu’nun da hayatlara dokunarak yeni bir farkındalık mevsimi başlatması gibi…

Bu yüzden leylek, sadece bir logo değil;
İklim Okulu’nun yürüdüğü yolun, taşıdığı umudun ve anlattığı hikâyenin ta kendisidir.

EN BASİT ŞEKİLDE ANLATMAK GEREKİRSE;

Neden Leylek?

İklim Okulu’nun logosunda leylek var çünkü leylekler doğayı çok iyi tanır. Her yıl uzun yolculuklar yaparlar ve hava, yağmur, sıcaklık gibi değişimleri çok iyi hissederler. Yani iklim değişikliğini ilk fark eden canlılardan biridir.

Biz de İklim Okulu olarak, tıpkı leylekler gibi doğayı dinleyen, koruyan ve fark eden çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Leylek, hem dostluğu hem de doğaya saygıyı simgeliyor. Bu yüzden İklim Okulu’nun simgesi bir leylek!






İklim Okulu’nun Kurucusu Süleyman Çetin: "Geleceği Bilgiyle, Cesaretle İnşa Etmeliyiz"




İKLİM AJANSI DERGİSİ SÖYLEŞİSİ

Konuk: Süleyman ÇETİN – Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı, İklim Okulu Kurucusu
Röportaj: Fatma Yılmaz


Fatma Yılmaz:
Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım Süleyman Bey. Hem sizi hem de İklim Okulu’nu tanımak isteriz.

Süleyman Çetin:
Elbette memnuniyetle. Ben Süleyman Çetin, Çevre Yüksek Mühendisiyim ve aynı zamanda proje uzmanıyım. Uzun yıllardır çevre yönetimi, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında hem teknik hem sosyal projeler geliştiriyorum. Bilimin toplumsal faydayla buluştuğu yerde olmayı önemsiyorum.

Bu anlayışla kurduğumuz İklim Okulu, iklim değişikliğiyle mücadeleyi merkezine alan yeşil bir tekno-sosyal girişim modelidir. Amacımız, bireylerin ve kurumların iklim krizine karşı bilgiyle, farkındalıkla ve çözüm odaklı düşünceyle donanmasını sağlamak.
Eğitimler, atölyeler, karbon ayak izi ölçümleri, doğa temelli etkinlikler ve farkındalık kampanyaları yürütüyoruz. Ayrıca Bilge Nesil Enstitüsü ve Yeşil Orman Okulu gibi kıymetli kurumların uzman desteğiyle daha da güçleniyoruz.

İklim Okulu, sadece farkındalık oluşturan bir platform değil; aynı zamanda eğiten, dönüştüren ve proje üreten bir yapıdır.


Fatma Yılmaz:
İklim Okulu’nu çok etkileyici anlattınız. Biraz daha detaylandırmak gerekirse, bu girişimin sunduğu hizmetler ve potansiyel iş birliklerinden de bahseder misiniz?

Süleyman Çetin:
Elbette. İklim Okulu’nu çok yönlü bir ekosistem olarak kurguladık. Yalnızca bireylerle değil; belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle de iş birliği yaparak sürdürülebilirlik alanında projeler geliştiriyoruz.

Öne çıkan çalışma alanlarımızdan bazıları şunlar:
Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Farkındalık Eğitimleri
SECAP (Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı) hazırlama ve danışmanlığı
Sıfır Atık ekibi kurulumu ve kurum içi eğitimleri
Karbon ayak izi ölçümü ve azaltım planları
Yenilenebilir enerji projeleri için stratejik iş birlikleri ve danışmanlık

Ayrıca şu anda kurulum sürecinde olduğumuz çok heyecan verici bir projemiz var: İklim Kütüphanesi. Bu kütüphane, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik alanında dijital ve basılı kaynakların derlendiği, öğrencilere, eğitimcilere, yerel yöneticilere ve araştırmacılara açık bir bilgi merkezi olacak.

Kısacası, İklim Okulu bir projeden çok daha fazlası: geleceği birlikte inşa etmeyi hedefleyen katılımcı bir dönüşüm hareketi.


Fatma Yılmaz:
İklim değişikliğine uyum süreci oldukça tartışılan bir konu. Bu süreci bize biraz aktarır mısınız? Genç bir girişimci olarak neler tavsiye edersiniz?

Süleyman Çetin:
İklim değişikliğine uyum süreci, değişen doğa koşullarına dirençli hale gelmemizi sağlayan bir dönüşüm sürecidir. Sadece doğal afetlere karşı hazırlıklı olmak değil; tarım, enerji, ulaşım, şehircilik gibi tüm alanlarda yeni bir anlayışı benimsemek anlamına gelir.

Bu noktada kavramlar çok önemli: iklim adaleti, dirençlilik, sürdürülebilir kalkınma, toplumsal farkındalık... Bilimsel projeksiyonlar önümüzdeki yıllarda ciddi risklerle karşı karşıya kalabileceğimizi gösteriyor. Ama bu bizi korkutmamalı.
Ben genç girişimcilere hep şunu söylüyorum: Doğayla barışık işler kurun. Teknoloji üretin ama bunu toplumsal faydayla bütünleştirin. Bir ağacı yaşatmak, bir su kaynağını korumak veya bir mahalleyi bilinçlendirmek bazen milyon dolarlık projelerden daha değerlidir. Küçük ama etkili adımlarla başlayın; farkı siz yaratın.


Fatma Yılmaz:
Çevre Yüksek Mühendisi ve aynı zamanda bir platformun kurucusu olarak neler yapıyorsunuz? Mesleğinizin öneminden de biraz bahseder misiniz?

Süleyman Çetin:
Çevre mühendisliği, insan ile doğa arasındaki hassas dengeyi kuran çok özel ve çok değerli bir meslektir. Biz sadece atık su arıtma projeleri yapan teknik uzmanlar değiliz; aynı zamanda toplumsal bilinç ve dönüşümün taşıyıcılarıyız.

İklim Okulu üzerinden yürüttüğümüz çalışmalarla, bu mesleğin sahadaki ve toplumsal hayattaki etkisini büyütüyoruz. Kurumlara sürdürülebilirlik rehberliği sunuyor, gençlerle ve çocuklarla çevre eğitimleri yapıyor, şehir planlamalarına çevre boyutu kazandırıyoruz.
Ben çevre mühendisliğini sadece bir meslek değil, hayatın ta kendisi olarak görüyorum. Çünkü doğa varsa yaşam vardır. Bizim işimiz, o yaşamın sağlıklı devam etmesini sağlamak.


Fatma Yılmaz:
İlkbahar geldi. Bu mevsimde yeni mezun çevre mühendislerine özel önerileriniz olur mu?

Süleyman Çetin:
İlkbahar doğanın yeniden doğduğu, umutların yeşerdiği bir mevsim. Yeni mezun çevre mühendisleri için de taze başlangıçlar demektir.
Ben özellikle toprağa dokunmalarını, doğayla birebir temas kurmalarını öneririm. Çünkü bu meslek sadece formüllerden ve yönetmeliklerden ibaret değildir; doğayı gerçekten tanımak, hissetmek gerekir.

Toprak sabırlıdır, dönüşür. Tıpkı çömlek gibi... Yoğruldukça şekil alır. Siz de mesleki yolculuğunuzda zamanla kendi şeklinizi bulacaksınız. O yüzden sabırlı olun ama üretmekten, katkı sunmaktan asla vazgeçmeyin.
Ayrıca çevre sağlığı, insan sağlığının temelidir. Bu anlayışla hareket ettiğinizde yaptığınız her iş çok daha anlamlı hale gelecektir.


Fatma Yılmaz:
Süleyman Bey bu değerli katkılarınız için çok teşekkür ederiz. Söyleşiyi bitirirken son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Süleyman Çetin:
Ben teşekkür ederim bu güzel davetiniz için. İklim değişikliği gibi büyük ve ortak bir meselede konuşmak, düşünmek, birlikte çözüm üretmek gerçekten çok kıymetli.

Son olarak şunu söylemek isterim:
Doğayı korumak bir tercih değil, bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğu hep birlikte taşıyabiliriz. Bilgiyle, şefkatle ve cesaretle yürüdüğümüz sürece umudumuz her zaman var olacaktır.

İklim Krizi Sadece Çevre Sorunu mu?

İklim krizi evet büyük bir çevre sorunu olmakla birlikte çevre sorunlarına bağlı birçok sorunu da ortaya çıkarmaktadır. Su ve atıksu sorunu tarım ve hayvancılığı tetiklemekte, çevresel kirlilik ise sağlık sorunları oluşturmaktadır. 

•   Enerji

•   Ekonomi

•   Yönetişim

•   Güvenlik

•   Sağlık

•   Barınma

•   İstihdam

•   Hammadde

•   Üretim & Sanayi

•   Ticaret

•   Ulaşım

•   Tarım & Gıda

•   Su kaynakları

•   Altyapı

•   Şehirler

•   Kalkınma & Sosyal refah

•   İnsan hakları

•   Çatışma

•   Göç

•   Eğitim

•   Cinsiyet eşitliği

•   Gençlik

                            Sizin düşünceleriniz nedir? Yorumlarda yazabilir misiniz?


Ufuk Avrupa Projeleri Nedir? Ne Değildir?

Ufuk Avrupa programı hakkında -kamuda proje alanında çalışmaya başlayanlarca- çoook sorulan bir soruyu cevaplamak istedim. Eski adıyla ufuk2020 - horizon2020, IPA III, 2021-2027 dönemi adıyla Ufuk Avrupa projecilik dünyasının zirvesi sayılabilir. AB projesi olması ve yüksek bütçeli olması evet herkesi cezbediyor. Hem havalı, hem de özellikle belediyeler için çok cazip bütçe geliyor. Proje hazırlama alanında yeni yeni çalışan arkadaşlarım - büyüklerim de yükseği hedefliyoruz biz gibi düşünerek bu yola başvuruyorlar. 

Ancak unutulan bir konu var ki, proje = ekip işi. Tek kişi ile olacak mevzu değil. Ekip de yetmiyor hatta kurumun proje kültürü yerleşmiş olması gerekiyor. 

Hadi bizi Avrupa'ya gezdirmeye götür diyenlerin olayı kavraması gerekiyor. 

Avrupa Birliği projeleri hata götürmez. Bir çok kriteri var. Uygun yapmadığınız yada yaptıramadığınız faaliyetlerde bütçe ödenmez, cebinizden çıkar. Herkes proje kabul edilene kadar koşturur ancak sözleşmeler imzalandığında zoru görenler kaçışmaya başlayabilir. Süreli, bütçeli, kriterleri çok. 

He bu yapılamaz mı demek hayır tabi ki sadece gerçekçi olmak lazım. Eğer liderlik edebilecek biri olup, proje yazma, yürütme ve raporlama tecrübesi varsa ve başvurucu kurumun, proje kültürü varsa, proje ortaklarınız ve iştirakçileriniz ile iletişiminiz güçlü yani proje ekosistemi daha basit projelerle oluşmuş ve güçlü ise işte uygun başvuran sizsiniz :) 

ÖZETLE, önce daha basit projelerle biraz etrafınıza bu proje kültürünü yaymanız gerekiyor. Yada tecrübeliler ile iletişiminizi güçlü tutarak önce onların projesinde ortak, iştirakçi olmanız gerekiyor. Selamlar saygılar.

İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Projeleri ve Eğitimleri

 İklim Okulu, iklim değişikliği, çevre, sıfır atık ve enerji Verimliliği alanında çalışmalar yapmaktadır. 

Kamu kurumlarına, özel şirketlere, mesleki odalar, kooperatifler, dernekler olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına çeşitli eğitimler vermekte ve projeler hazırlamaktadır.


Eğitim ve proje alanında;

  • Yerel Yönetimlere SECAP Hazırlama Teknik Desteği,  
  • İşletmelere Sürdürülebilirlik Eğitimleri, 
  • Kurumlara Enerji Verimliliği Fizibilitesinin Hazırlanması, 
  • Kurumsal Karbon Ayak izi ve Karbon Emisyon Hesaplanması,
  • Eğitim Kurumları için İklim Zirvelerine Hazırlık Eğitimleri, 
  • İklim, Çevre ve Enerji konulu Avrupa Birliği, UfukAvrupa, Erasmus+, Tubitak ve Yerel Proje Ortaklığı, 
  • Sertifikalı İklim Değişikliği Uzmanlığı (Onaylı), 
  • "Türkiye Çevre Haftası" Kapsamında Etkinlik Desteği vermektedir.


Çocuklar İçin İklim Değişikliği Nedir?

 Haydi hep birlikte inceleyelim!


Hepimiz iklim değişikliği hakkında mutlaka bir şeyler duymuşuzdur. Peki bu iklim değişikliği gerçekte nedir ve gezegenimizi nasıl etkiliyor?


İklim Değişikliği Ne Demek?

İklim değişikliği (ya da küresel ısınma), gezegenimizin ısınma sürecine denir. Bilim insanları, insan aktivitelerinin Endüstri Devrimi’nden beri Dünya’nın yaklaşık olarak 1°C ısınmasına neden olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı kulağa çok fazla gibi gelmese de insanlar ve vahşi yaşam için çok şey ifade ediyor.

Maalesef, yükselen sıcaklıklar sadece daha güzel havalara kavuşacağımız (Keşke!) anlamına gelmiyor. Aslında değişen iklim hava durumumuzu daha olağanüstü ve öngörülemez hale getirecek. Sıcaklıklar yükselirken, bazı bölgeler daha çok ısınacak ve çok fazla hayvan (ve tabii ki insanlar da!) değişen iklime uyum sağlayamadıklarını görecekler.

 

İklim Değişikliğine Ne Sebep Olur?

1. Fosil Yakıtların Yakılması

Sanayileşmiş ülkeler, geçtiğimiz 150 yıldan beri büyük miktarlarda petrol ve gaz gibi fosil yakıtlar yakmaktadır. Bu işlem sırasında atmosfere salınan gazlar, güneşten gelen ısıyı hapseder ve görünmez bir battaniye görevi görerek Dünya’yı ısıtır. Bu ‘Sera Gazı Etkisi’ olarak bilinir.

2. Çiftçilik

İster inanın ister inanmayın, ineklerin yeme alışkanlıklarının iklim değişikliğinde payı var. Tıpkı bizim gibi, inekler de yemek yediklerinde sindirim sistemlerinde metan (bir tür sera gazı) üretirler ve bir… pırt! ile salıverirler. Kulağa komik geliyor olabilir ama bu gazı atmosfere salan neredeyse 1,5 milyar ineğin olduğunu düşünürsek, bu kesinlikle önemli bir etkendir.



3.Ormansızlaşma

Ormanlar havadan büyük miktarda karbondioksit (diğer bir sera gazı) emer ve oksijen şeklinde havaya geri verir. Amazon yağmur ormanları bunu yapmakta o kadar büyük rol sahibi ve etkilidir ki, adeta iklim değişikliğini kısıtlayan bir klima gibi işler. Ne yazık ki birçok yağmur ormanı odun, palm yağı yapmak ve tarım arazileri, yollar, petrol madenleri ve barajların önünü açmak için kesiliyor.

İklim Değişikliği Gezegenimizi Nasıl Etkileyecek?

Dünya var olduğu milyarlarca yıl boyunca birçok tropik iklime ve buzul çağa ev sahipliği yaptı. Peki durum neden şimdi daha farklı? Bunun nedeni, son 150 yıldır insan faaliyetlerinin sonucu olarak Dünya atmosferine çok büyük miktarda zararlı gaz salınmasıdır ve kayıtlar küresel sıcaklıkların bu zamandan itibaren daha hızlı arttığını gösteriyor.

Daha sıcak iklim gezegenimizi çeşitli şekillerde etkileyebilir:

  • Daha fazla yağış
  • Değişen mevsimler
  • Küçülen deniz buzulları
  • Yükselen deniz seviyeleri

İklim Değişikliği Yaban Hayatı Nasıl Etkileyecek?

İklim değişikliği halihazırda tüm dünyadaki vahşi yaşamı etkiliyor ancak bazı türler bundan daha fazla muzdarip. Kutup hayvanları – buz ile kaplı doğal alanları daha sıcak havalarda eriyen- özellikle risk altındadır. Aslında, uzmanlar Arktik deniz buzunun şok edici bir oranda eridiğini söylüyor – her on yılda %9 oranında! Kutup ayıları avlanmak, yavrularını büyütmek ve uzun süre yüzdükten sonra dinlenmek için deniz buzuna ihtiyaç duyar. Halkalı foklar gibi bazı fok türleri, yavrularını büyütmek, beslemek ve çiftleşmek için karda ve buzda mağaralar yapıyor.

Tehlikede olanlar sadece kutup hayvanları da değil. Endonezya’nın yağmur ormanlarında yaşayan orangutanlar gibi maymunlar, yaşam alanları azaldıkça tehdit altında oluyor ve bölgede daha fazla kuraklık daha fazla orman yangınına neden oluyor.

Deniz kaplumbağaları, yumurtalarını bırakmak için çoğu yükselen deniz seviyelerinin tehdidi altında olan yuvalama kumsallarına güvenmek zorundadır. Yuvaların sıcaklığının yumurtaların erkek mi dişi mi olduğunu belirlediğini biliyor muydunuz? Ne yazık ki, artan sıcaklıklarla, bu erkeklerden çok daha fazla dişinin doğduğu ve gelecekteki kaplumbağa popülasyonlarını tehdit ettiği anlamına gelebilir.

İnsanlar İklim Değişikliğinden Nasıl Etkilenecek?

İklim değişikliği sadece hayvanları etkilemeyecek, hatta şimdiden bile insanlar üzerinde de etkisi olduğu söylenebilir. En çok etkilenenler, her gün yediğimiz yiyecekleri yetiştirenler. Çiftçilerden oluşan topluluklar, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar, yüksek sıcaklıklar, artan yağış, sellerle ve kuraklıkla yüzleşmekteler.

Biz İngilizler çay içmeyi (yaklaşık olarak her gün 165 milyon bardak) çok seviyoruz ama muhtemelen çayımızı yetiştirmek için ne kadar emek harcandığının kıymetini bilmiyoruz. Çevresel koşullar çayın lezzetini ve kalitesini etkileyebilir, ayrıca bitkilerin büyümesi için çok hassas bir ölçüde yağışa ihtiyaç vardır. Kenya’da iklim değişikliği, düzenli yağış miktarlarını giderek daha az tahmin edilebilir hale getiriyor. Çoğunlukla büyük miktarda yağışların ardından kuraklık olacak, bu da çay yetiştirmeyi çok zorlaştıracaktır.

Çiftçiler daha fazla para kazanmak için mahsullerini artırmaya ve bunun için de ucuz kimyasallar kullanmaya başvurabilirler, bu kimyasalların uzun süreli kullanımı topraklarını yok edebilecek olsa bile.

İnsanlar İklim Değişikliğiyle Nasıl Başa Çıkıyor?

Adil ticaret (gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilere yardım etmeyi ve sürdürülebilirliği teşvik etmeyi amaçlayan organize bir sosyal hareket) ürünlerini satın almak, çiftçilere makul bir ücret ödenmesini sağlamaya yardımcı olabilir. Bu, maliyetlerini karşılayabilecekleri, iyi bir yaşam standardına sahip olmak için yeterli parayı kazanabilecekleri ve çevreye daha fazla zarar verebilecek ucuz tarım yöntemlerine başvurmak zorunda kalmadan mahsullerini sağlıklı tutmak için çiftliklerine yatırım yapabilecekleri anlamına geliyor.

Bu destek aynı zamanda çiftçilerin çok su alan okaliptüs ağaçlarını, toprak için daha verimli olan yerli ağaçlarla değiştirmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca yakıt tasarruflu sobalar yapmayı öğrenebilirler ve bu onlara fazladan para kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda toplulukların karbon ayak izini de azaltabilir.



İklim Değişikliğini Engellemek İçin Ne Yapabilirim?

Evindeki küçük değişimlerde fark yaratabilir. Enerji tasarruflu ampulleri değiştirmeyi deneyebilir, araba kullanmak yerine yürüyebilir, elektrikli eşyaları kullanmadığın zaman onları kapatabilir, gıda atığını geri dönüştürebilir ve azaltabilirsin. Tüm bu küçük şeyler bile fark yaratabilir.

Çevirmen: Zişan Aydınoğlu

Editör: Zübeyir Tosun