Ad

yeşil girişimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeşil girişimcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yeşil Mimari ile Tanışın: Çok Katlı Sürdürülebilir Yeşil Binalar

ŞEHİRLERDE ÇOK KATLI YEŞİL BİNALAR: SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİ VE GELECEĞİN YAPILARI

Değerli dostlar,

Küresel ısınma, artan nüfus, sınırlı kaynaklar ve betonlaşmış şehir yapıları… Bütün bu sorunlar bizlere artık tek bir çıkış yolu bırakıyor: kentleri yeniden düşünmek ve dönüştürmek. İşte bu noktada, çok katlı yeşil binalar geleceğin şehirlerinin temel taşları arasında yer alıyor.

Yeşil Bina Nedir?

Yeşil bina, sadece çatısında birkaç bitki olan bir yapı değildir.
Gerçek bir yeşil bina;

Enerji verimliliği sağlar,
Atık yönetimini optimize eder,
Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan yararlanır,
Su tüketimini azaltır,
Karbon salımını minimuma indirir,
• Ve en önemlisi insan sağlığına ve doğaya duyarlıdır.

Çok katlı yeşil binalar ise bu prensipleri yüksek katlı yapılarla birleştirerek yoğun kentleşmeye çözüm sunar.

Neden Çok Katlı?

Artan şehir nüfusunu barındırmak için geniş alanlar yerine dikey mimari tercih ediliyor. Ancak klasik beton yığınları yerine;

• Geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı,
• Akıllı cephe sistemleri,
• Güneş panelleri entegre edilmiş cepheler,
• Gri su geri dönüşüm sistemleri,
• Yeşil balkonlar ve iç mekan bitkilendirmesi gibi özelliklerle çok katlı yeşil binalar ekosistemle barışık yapılar haline geliyor.

Türkiye'de Uygulanabilir mi?

Elbette.
İstanbul, İzmir, Ankara gibi kentlerde örnekleri çoğalmaya başladı. Ancak;

Mevzuat teşvikleri,
Belediyelerin destekleyici planları,
Müteahhitlerin çevresel farkındalığı,
• Ve en önemlisi halkın bu yapıları tercih etme bilinci olmadan bu dönüşüm yavaş ilerliyor.

Yeşil Sertifikalar Ne İşe Yarar?

Binalar uluslararası ölçekte LEED, BREEAM, EDGE gibi yeşil sertifikalarla derecelendirilmekte. Bu belgeler bir binanın;

• Ne kadar su tasarrufu sağladığını,
• Enerji tüketimini,
• Kullanılan malzemenin doğa dostu olup olmadığını,
• Ve iklim kriziyle mücadelesini belgelemektedir.

Geleceğin Kentlerinde Ne Görüyoruz?

Dikey tarım katları, yağmur suyu hasadı yapan çatı sistemleri, rüzgar türbinli kuleler, mikro-iklim alanları, doğa ile iç içe açık sosyal alanlar…

Bunların hepsi artık hayal değil. Mimaride, mühendislikte ve şehir planlamasında yeşil dönüşüm, lüks değil zorunluluk haline geldi.

Sonuç Olarak: Beton Değil, Nefes Alan Binalar İnşa Edelim

Çok katlı yeşil binalar, doğa ile kavga etmeyen, onunla uyum içinde yaşayan mimari çözümlerdir.
Eğer şehirlerde sürdürülebilirlikten söz edeceksek, önce göğe yükselen yapılarımıza doğayı katmakla başlamalıyız.

Ben Süleyman Çetin olarak yeşil bina dönüşümü, çevre danışmanlığı ve mimari projelerde iklim dostu çözümler üretmek isteyen kurum ve kişilere danışmanlık sunmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


Kentsel Tarımın Geleceği: Çatı Bahçeleri

ÇATI BAHÇECİLİĞİ: BETON KENTLERİN YEŞİL UMUDU

Değerli dostlar,

Modern şehirlerin beton yapıları içinde doğaya ulaşmak her geçen gün zorlaşıyor. Ama çözüm aslında tam tepemizde olabilir: Çatılarımızda!
Çatı bahçeciliği, kentlerde yaşayan bireylere hem doğayı hem de üretimi yeniden sunan bir çözümdür.

Çatı Bahçesi Nedir?

Çatı bahçesi, bir yapının çatısında toprak veya özel sistemlerle oluşturulmuş bitkisel üretim alanıdır.
Bu alanlarda;

• Sebze yetiştirilebilir,
• Aromatik bitkiler üretilebilir,
• Süs bitkileri ile doğal gölgelik yapılabilir,
• Arılar ve kuşlar için yaşam alanı oluşturulabilir.

Neden Önemlidir?

Isı yalıtımı sağlar, binanın iç sıcaklığını dengeler.
Yağmur suyunu tutar, sel riskini azaltır.
Hava kalitesini iyileştirir, karbonu emer.
Şehir ekosistemine katkı sağlar, biyolojik çeşitlilik artar.
Kendi gıdanı üretme imkânı sunar.

Çatı Bahçesi Nasıl Kurulur?

  1. Statik Hesap: Çatı ağırlık taşıma kapasitesi kontrol edilmeli.

  2. İzolasyon: Su ve kök yalıtımı için özel membranlar kullanılmalı.

  3. Toprak Seçimi: Hafif, besleyici ve geçirgen toprak tercih edilmeli.

  4. Bitki Seçimi: İklime dayanıklı ve düşük bakım isteyen türler seçilmeli.

  5. Sulama Sistemi: Otomatik damlama sulama sistemi kurulabilir.

Kentlerde Yeni Bir Tarım Kültürü

İstanbul, Berlin, Tokyo gibi şehirlerde artık apartman çatılarında bile;

• Marul, domates, biber gibi sebzeler,
• Adaçayı, fesleğen gibi şifalı otlar,
• Balkon kovanlarında bal üretimi yapılabiliyor.

Topluluk Bahçeciliği ve Sosyal Katkı

Çatı bahçeleri bireysel olduğu kadar kolektif de olabilir.
Apartman sakinlerinin ortaklaşa bahçeciliği,
Okul çatı bahçeleriyle çocuklara doğa eğitimi,
Kentsel yoksullukla mücadelede gıda erişimini artırmak gibi etkiler sağlar.

Sonuç Olarak: Şehri Üretken Hale Getirmenin Anahtarı Çatımızda

Çatı bahçeleri, sadece yeşil bir alan değil; aynı zamanda yaşamı yavaşlatan, üretimi teşvik eden, doğayı geri çağıran bir kültürdür.

Eğer siz de kendi çatı alanınızı değerlendirmek, tasarım ve sistem kurulumunda destek almak isterseniz İklim Okulu çatısı altında proje danışmanlığı yapmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı




Kırsalda Kendi Kendine Yetebilen Yeşil Evler İçin Rehber

Kendi Kendine Yeten Ev Teknolojileri: Kırsalda Sürdürülebilir Yaşam Mümkün mü?

Değerli dostlar,

Giderek kalabalıklaşan şehirler, artan enerji ve gıda maliyetleri, doğayla kopuk yaşam biçimleri... Tüm bunlar, birçok insanı kırsalda daha sade ve sürdürülebilir bir hayat kurma arayışına itiyor. Ancak kırsalda yaşamak tek başına bir çözüm değil; doğayla dost, kendi kendine yeten bir yaşam modeli oluşturmak esas mesele.

Ben de bir çevre mühendisi olarak bu konuda çok soru alıyorum:
“Nasıl bir ev yaptırmalıyım ki, elektrik ve su için dışa bağımlı olmayayım?”
İşte bu yazıda, tamamen kendi kendine yeten bir ev için gereken temel sistemleri ve pratik önerileri paylaşmak istiyorum.

1. Enerji: Güneş + Rüzgar = Hibrit Sistem

Kırsalda bağımsız bir yaşamın en temel şartı, elektrik üretiminde dışa bağımlılığı azaltmak.
Bunun için:

Güneş panelleri: Çatınıza yerleştirerek evin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilirsiniz.
Batarya sistemi: Gündüz toplanan enerjiyi gece kullanmak için mutlaka yüksek verimli batarya sistemleri kurulmalı.
Rüzgar türbini: Rüzgar alan bir bölgedeyseniz panelleri desteklemek adına küçük bir türbin ile hibrit sistem kurarak yılın her günü enerji üretimini sürdürebilirsiniz.

2. Su Yönetimi: Doğanın Döngüsünü Taklit Etmek

Kendi suyunuzu kendiniz sağlıyorsanız, sistemi destekleyen birkaç yenilikle tüm yıl boyunca yeterli suya sahip olabilirsiniz:

Su kaynağından doğrudan alım (kuyu, dere vb.)
Yağmur suyu toplama sistemi: Çatıdan inen suları depolayarak bahçe sulama ve temizlik için kullanabilirsiniz.
Gri su geri kazanımı: Banyo, lavabo gibi yerlerden gelen atık suyu filtreleyip tekrar kullanıma sunabilirsiniz.
Sızdırmaz foseptik + doğal arıtım sistemi (kamış filtre, çakıl filtre gibi basit yöntemlerle yerinde arıtım)

3. Isınma ve Serinlik: Doğayı Korumak İçin Doğayı Kullanmak

Yalıtım: Evin dış cephe ve çatı yalıtımı olmazsa olmazdır.
Pasif güneş tasarımı: Pencereleri güneye açarak kışın doğal ısı kazancı sağlanabilir.
Termal perde ve storlar: Geceleri ısıyı içerde tutar.
Serinlik için ağaçlandırma: Yazın evin çevresine gölge sağlayacak ağaçlar dikilmeli.
Soba yerine:

  • Yüksek verimli biyokütle sobası,

  • Toprak tabanlı ısıtıcılar,

  • Isı pompası (düşük enerji tüketimli sistemler) gibi çözümler değerlendirilebilir.

4. Atık Yönetimi: Kompostla Gıda Döngüsüne Katkı

Mutfak atıkları için kompost sistemi: Koku yapmaması için gölgede, rüzgâr alan bir köşeye kurulan basit sistemler (kapalı kompost kutusu veya solucan kompostu gibi) oldukça etkilidir.
Hayvansal atıklar: Gübre olarak değerlendirilerek toprağın verimini artırır.

5. Gıda: Bahçe, Sera ve Hayvan Yetiştiriciliği

Sebze bahçesi: Mevsimsel ürünler için açık alanda tarım yapılabilir.
Küçük sera: Kışlık üretim için uygun maliyetli sera sistemi kurulabilir.
Tavuk kümesi: Yumurta ihtiyacını karşılarken gübre üretimine de katkı sağlar.
Arıcılık ve küçükbaş hayvancılık: Ekolojik döngünün güçlenmesi açısından değerlidir.

6. Ek Sistemler ve Yaşam Kolaylaştırıcılar

Doğal yapı malzemeleri: Kireç, kerpiç, taş, ahşap gibi yerel malzemelerle yapılmış evler hem sağlıklı hem uzun ömürlüdür.
Doğal sabun ve temizlik malzemeleri üretimi
Güneş ocağı veya güneş fırını ile yemek pişirme sistemi
Mobil su analiz cihazı ile su kalitesini anlık kontrol etme
Doğal haşere kontrol sistemleri: Nane, lavanta, sarımsak gibi bitkilerle çevre düzenlemesi

Sonuç: Kırsalda Modern Ama Bağımsız Bir Yaşam Mümkün

Bu saydıklarımızın hepsi, kırsalda modern ama doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir hayat isteyen herkesin ulaşabileceği sistemlerdir. Doğru planlama, temel mühendislik bilgisi ve yerel kaynakların doğru kullanımıyla kendi kendine yeten bir ev hayal değil, gerçektir.

Eğer siz de bu tarz bir yaşam kurmak istiyorsanız,
projelerinizi şekillendirmek, fikirlerinizi sistemleştirmek ya da yerel kaynaklara göre özel bir çözüm üretmek adına ben Süleyman Çetin olarak proje danışmanlığı hizmeti veriyorum.
İklim dostu, ekonomik ve uygulaması mümkün olan bu sistemleri birlikte hayata geçirebiliriz.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


Girişimcilik 4.0 : Yeşil Girişimcilik ve Yeşil Girişim Örnekleri

Sanayileşme, hızla artış gösteren nüfus, modern yaşamın neden olduğu çevresel sorunlar dünyanın sonunu getiriyor. Çevre kirliliği, doğal kaynakların hızlı tüketimi ve biyoçeşitliliğin tükenmesi sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerekli kılıyor. Bu neticede sürdürülebilir projeler; teknoloji ile uyumlu, yenilikçi ve yaratıcı girişimcileri ön plana çıkarıyor. Çevreyi odağına alan yeşil girişimcilik bir diğer adıyla eko girişimcilik de, girişimcilerin ekosistemdeki yeni odağı. Peki yeşil girişimcilik nedir?

Dünyanın sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak doğanın dengesi, ekonomi ve toplum için önemlilik arz ediyor. Bu anlamda gelecek nesillere daha yaşanası bir dünya bırakmak adına yeşil proje fikirlerine hayat veren girişimciler yükselişte.

Temel tanımıyla yeşil girişim, yenilikçi bir anlayışla çevreye en az zararı verecek ürün veya servis hizmeti sağlamak olarak ifade ediliyor. Özellikleri arasında sürdürülebilir olmak, çevresel koşulları iyileştirmek ve toplumsal olduğu kadar ekonomik anlamda da yenilikçi fikirler ile hareket etmek var.

Girişimcilik 4.0 : Yeşil Girişimcilik Nedir?

Girişimcilik kavramı ile ekoloji kavramının birleşmesi, eko girişimcilik yani yeşil girişimciliği ortaya koydu. Amaç çevre ve yeşili korumanın yanında ekonomik olarak da sürdürülebilir bir çevre yaratmak. Kısaca yeşil girişimcilik, geleceğe yönelik toplum ihtiyaçları için fayda ve değer üreten bir tür.

Günümüzde de doğal ve çevreye saygılı ürün ve hizmetlere olan talep artıyor. Bu kapsamda üretim yapan yeşil girişimler de önceliği doğaya ve ekonomiye veriyor. Karbon ve enerji kullanımını azaltmak bu girişimlerin başlıca hedefleri arasında. Aynı zamanda geri dönüşüm de önemli bir yere sahip.

Gelecek kuşakların çevre haklarını korumak adına sağlıklı ve zararsız bir kalkınma anlayışı çok önemli. Gelişen çevre bilinci ile tüketiciler hassas davranıyor. Özetle, çevreye duyarlı ürünler ve hizmetler satın alarak çevreye duyarlı ahlaki davranışlar sergiliyorlar. Tüketimde uzun dönemli düşünce anlayışı da ekogirişimcileri olumlu olarak etkiliyor.

Geleneksel Girişimlerden Farkı: Döngüsel Ekonomi

Eko girişim olarak da adlandırılan yeni girişim türü yeşil girişimciliğin amacı, doğaya ve çevreye verilen tahribatları azaltmak. Bu tahribatı azaltmak için çevre sorunlarını yenilikçi ve ekolojiye duyarlı çözümler ile birleştiriyor.

Fakat yeşil girişimcilerin tek amaçları çevreyi korumak değil. Aynı zamanda ekonomik açıdan da sürdürülebilir bir dünya yaratmayı hedefliyorlar. İçinde yaşadıkları toplumun yaşam kalitesini artırmak amacıyla yola çıkıyorlar. Çevresel olumsuz etkileri minimize ederek “sürdürülebilirlik” kavramını revize ediyorlar.

Diğer girişimcilerden farklı olarak eko girişimciler piyasadaki fırsatlardan yararlanarak girişimci çabalarının arasına sürdürülebilirliği de katıyor. Faaliyetleri arasında ise eko-turizm, geri dönüşüm, enerji verimliliği, sürdürülebilir hareketlilik, organik tarım, yenilenebilir enerji gibi faaliyetler bulunuyor.

Eko girişimci ekonomik olarak kârlı, sosyal değer yaratan bunun yanı sıra çevreye duyarlılığı esas alan ürün, hizmet veya iş modeli oluşturuyor.

Süleyman Çetin -  Greenfluencer  (@suleymancetinx)

Yeşil Girişimcilik Projelerine Hibeler Veriliyor

Dünyayı etkisi altına alan pandemiyle birlikte doğaya saygılı ürün ve hizmetlere olan ilgi arttı. Sürdürülebilirlik temelli proje ve fikirler yakın geleceğin en önemli iş alanlarını da oluşturma potansiyeline sahip.

Özellikle son yıllarda sosyal sorumluluk bilincinde olan yeşil yatırımcılardan ve popüler kitle fonlama platformlarından farklı teşvik ve yatırımlar alıyorlar. Farkındalığa sahip ülkeler yeşil girişimcilerin önünü açıyor. Yatırım almalarını sağlayacak birçok düzenlemeyi hayata geçiriyorlar.

GreenTech İzmir, Yeşil Teknolojiler Girişim Hızlandırma Programı

Örnek verirsek, Kalkınma Ajansları yeşil girişimlere yönelik özel desteklerini vermekten çekinmiyor. Ülkemizde de her geçen gün artış gösteren girişimcilik ekosisteminin gelişimi önümüzdeki dönemlerde yeşil girişimciliğin önünü daha da açacak gibi gözüküyor.

Türkiye’de yeşil girişimlere verilen desteklerin sayısında da her geçen gün artış söz konusu. Melek yatırımcılar, TÜBİTAK, teknoloji geliştirme alanlarının sağladığı desteklerin yanı sıra kamu kurumları da dahil olmaya özen gösteriyor.

Ekolojik hareketler, girişimciler için yeni bir Pazar olarak ortaya çıktı. Düşük karbon kullanımı, enerji tasarrufu sağlama ve temiz teknoloji gibi alanlara vurgu yapan yeşil girişimcilik, girişimcilik ekosisteminde yeni bir tür olarak kendine yer buldu. Çevre ve sosyal konulara olan duyarlılık girişimcilik ile birleşti.

Uzun vadede değer yaratan yeşil girişimciler, bu noktada geleneksel girişimcilerden ayrılıyor. Gelecek nesilleri düşünen, doğaya saygılı ve sürdürülebilirlik temelli çalışmalar ile kısa vadeli çözümleri ortadan kaldırdılar.

Artık tüketicilerin büyük bir çoğunluğu gezegeni kurtarmak adına fark yaratmak istiyor. Çevre dostu ürünler ve hizmetleri tercih ediyor. Özellikle inovatif çevre teknolojilerinden dikey tarıma; akıllı gıdalardan global yeşili koruyan politikalara kadar günümüzde kendini geliştiren çarpıcı başlıklar dikkat çekiyor.

Örneğin geliştirilen ecoDrone’lar ile geleneksel yöntemlere göre daha az maliyetli sonuçlar almak mümkün hale geliyor. Bir süredir gündemde olan dikey tarıma rağmen insanlar bitki yetiştirmek için organik toprağa ihtiyaç olduğunu varsayıyor. Oysa bu yenilikçi girişim fikirleri ile topraksız ve daha az su ile çeşitli bitkiler yetiştirilebiliyor.

En Hızlı Büyüyen Yeşil Girişim Örnekleri

Bugün geldiğimiz ve dünyayı getirdiğimiz noktaya bakınca bir şeylerin yanlış gittiğini açıkça görebiliyoruz. Yine de sorunların kaynağını tespit eden, bu sorunlara yönelik barışçıl öneriler getiren, harekete geçerek bizi sürdürülebilir çözümlere bir adım daha yaklaştıran girişimler yok değil. Biz de bu ilham verecek, size, belki de bilmediğiniz alanları gösterip yeni ufuklar açacak, merkezine doğayı alan yeşil girişimleri bir araya getirdik.

İnovatif Çevre Teknolojileri

Tüketicilerin yaklaşık yüzde 80’i, gelecek nesiller için gezegeni kurtarmak adına fark yaratabilmek istiyor. Bu tüketicilerin yüzde 66’sı çevre dostu ürünler ve hizmetler satın almayı tercih ediyor. Ecording, tüketicilerdeki bu arzuyu gören ve geliştirdiği inovatif yaklaşımlarla iş ortaklarını doğa dostu çözümler üretmesi için teşvik eden bir girişim. Bunu nasıl mı yapıyor? Geliştirdikleri, ağaçlandırılması gereken, ulaşılması zor alanlara havadan tohum topu atışları gerçekleştiren insansız hava araçları ecoDrone’lar ile. Doğal ekosistemdeki ağaçların toprağa düşen tohumlarla yeniden hayat bulmaları sürecinden esinlenilerek tasarlanan ecoDrone, 10 dakika içinde 2500 adet tohum topu atışı gerçekleştiriyor. Bu yenilikçi yapı, iklim krizine karşı uygulanan geleneksel yöntemlere göre %330 daha az maliyetli bir mücadele yöntemi. Ulaşılması zor alanlarda ekim kabiliyeti sağlayarak 6 kat daha verimli ağaçlandırmayı da mümkün kılıyor. Peki siz tüketiciler olarak ecoDrone’u nasıl kullanabilirsiniz? Anadolu Efes’in üretilen özel yeşil ürünlerine özgü kurumsal projesi ve bu girişimle tanışmanız, şişeler üzerindeki QR kodu okutarak ağaçlandırmaya katkı sağlayabileceğiniz en iyi örneklerden biri.

Kent Bahçeciliği

Dünya çapında kent bahçeciliği, sürdürülebilir bir yaşama açılan ilk pencere olarak görülüyor. Zira lokasyonunuza bağlı olarak bahçenizi yürüme mesafesindeki lokal arazilerde veya teras katlarında kurabiliyorsunuz. Bunun en iyi işleyen modelini Vancouver’daki The Fairmont Waterfront Hotel hayata geçirdi; yiyecek üretimi ve bitki seracılığı yapılan iki ayrı teras projelendirdi. Bu teraslardaki bitkiler hiçbir zirai ilaç, fosil yakıt veya başka zararlı kaynak kullanılmaksızın yetiştiriliyor ve buradan çevredeki marketlere dağıtılıyor. Yeşil teraslar aynı zamanda yağmur sularının yoğunluğunu dengeliyor, hava kalitesini artırıyor ve yeniden üretimin önünü açıyor.

Dikey Tarım

Havada bitki yetiştirme bilimi, besinlerinin tedarik zincirini kontrol etmek ve kendi taze sebze meyvesini yetiştirmek isteyen insanlar için yepyeni kapılar araladı. Tower Gardens ile yapılan dikey tarım birkaç senedir gündemde olsa da insanlar halen bitki yetiştirmek için organik toprak ve hektarlarca alana ihtiyaçları olduğunu sanıyor. Oysa tarımı yeniden düşünmeye teşvik eden bu girişimle, topraksız ve %95 daha az suyla çok çeşitli bitkiler yetiştirmeniz mümkün; evinizde bile. Bunun yanı sıra dikey olarak ilerlemek %90 daha az yer kullanımına da ihtiyaç duyduğu için geleneksel yöntemlere kıyasla size engel olan tek şey tavan oluyor. Bu da demek oluyor ki favori meyvelerinizi, sebzelerinizi ve bitkilerinizi dış mekânlar kadar LED ışıklar yardımıyla iç mekânlarda da yetiştirebiliyorsunuz. Bu kule mantığı, geleceğin tarımına da yön verecek gibi görünüyor.

Yeşil Tasarım Uzmanlığı

Dünya için ‘yeni normal’ olan dikey orman binalar, doğayı nasıl dönüştürecek biliyor musunuz? Yeşil tasarım uzmanları, özellikle hava kirliliğinden muzdarip Dubai, Meksika ve Çin gibi ülkelerdeki uzun binaların tamamını bitkilerle kaplayarak, onları, birer filtre olarak kullanmaya başladı. Örneğin, Meksiko’daki Manuel Gea Gonzalez Hastanesi’nin yüzeyindeki petekler günde yaklaşık 1000 otomobilden çıkan zararlı gazları absorbe ediyor.

Akıllı Gıdalar

Hayvansal ürünlerin yerine geçebilecek birer alternatif olma fikriyle ortaya çıkan yeni nesil akıllı gıdalar, birçok tüketici tarafından öncelikli gıda ürünleri olarak görülüyor. Beslenmede önemli bir yer tutan et, tavuk, süt ve süt ürünleri, balık ve balık ürünleri bugün birçok tüketici tarafından tedirginlikle tüketiliyor. Sürü sağlığını koruyabilmek için zorunlu olarak uygulanan önleyici hayvan sağlığı çözümleri ne yazık ki insan sağlığını olumsuz etkiliyor. Eğer gıdalar insanların besin ihtiyaçlarını karşılamak için üretiliyorsa, onların sürdürülebilir olduğu kadar sağlıklı olması da gerekiyor. Hyggefood Company Türkiye de bu açığı kapatacak bitkisel kaynaklı, sürdürülebilir ve besin değeri yüksek yeni nesil gıdalar üreten ilk Türk girişim şirketi. Türkiye’nin topraklarında yetişen binlerce özel bitkinin, tohumun içeriklerini gıda teknolojisiyle birleştirerek yeni nesil gıdalar üretiyor ve yoğun tempo içinde çalışan insanların yemek yeme deneyimlerini daha kaliteli ve sağlıklı hale getirmeyi hedefliyor.

Yeni Nesil Materyaller

Moda endüstrisinin dünyadaki su kirliliğinin %20’sinden sorumlu olmasına ve kumaşları üretmek ve boyamak için kullanılan zehirli kimyasalların birçok tekstil çalışanının sağlığını olumsuz etkilemesine karşı yeni nesil bir materyal kullanılmaya başlandı; deniz yosunu. Alman-İsrail firması Algalife, algleri kullanarak elyaf ve boya geliştirdi. Sıfır atıklı kapalı döngü bir model kullanan Algalife, yetiştirme sırasında sadece günışığına ve suya ihtiyaç duyuyor. Doğayla barışık olduğu kadar giyen kişinin cildine de zarar vermeyen bu yeni nesil boyarmaddenin keşfi, doğanın kendini iyileştirmesi adına akılcı bir çözüm olabilir.

Global Yeşili Koruma Politikaları

Günlük hayatımızda kullandığımız pek çok ürün bir şekilde ağaçların kesilmesine neden olarak üretiliyor. Ağaçların bu kontrolsüz kaybı da bugün mevcut sera gazı salınımının %20’sinden sorumlu. Greenpeace gibi çevre örgütleri ve bilinçli tüketiciler birçok firmayı bu konu ile alakalı önlem almaya zorluyor. Hershey Company, kullandığı palm yağının %100’ünün izlenebilir kaynaklardan geldiğinin garantisini veriyor. Ürünlerinde kullandıkları palm yağı üretilirken hiçbir ağacın kesilmediğinin garantisini veriyor.