Ad

net sıfır karbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
net sıfır karbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Türkiye İçin Yeşil Ulaşım Rehberi: Norveç Modeli

PETROLDEN ELEKTRİĞE: NORVEÇ MODELİNDEN NE ÖĞRENMELİYİZ?

Değerli dostlar,

Dünyanın en zengin petrol rezervlerinden birine sahip olan bir ülkenin, birkaç on yıl içinde fosil yakıtı terk edip elektrikli araçta liderliğe oynaması…
Bu bize garip geliyor olabilir. Ama Norveç bunu başardı.

2024 yılı itibarıyla satılan her 100 yeni aracın 89’u elektrikli.
Bu bir tesadüf değil, bu bir başarı öyküsü.
Üstelik teknolojik değil, stratejik bir başarı.

Norveç Ne Yaptı da Bu Noktaya Geldi?

  1. Vergileri sıfırladı.
    Elektrikli araçlar ithalat ve satışta KDV'den muaf tutuldu. Bu da EV'leri içten yanmalı araçlardan daha ucuz hale getirdi.

  2. Teşvikleri gündelik hayata entegre etti.
    Otobüs şeritlerini kullanma izni, ücretsiz otopark, köprü ve tünel geçişleri, indirimli feribotlar…

  3. Yenilenebilir enerjiyle altyapı kurdu.
    Norveç'in elektrik üretiminin %98’i hidroelektrikten geliyor. Yani şarj edilen araçların elektriği zaten temiz.

  4. Kamu kampanyalarıyla toplumu dönüştürdü.
    Sadece araç değil, bakış açısı da değişti. Elektrikli araç sahibi olmak statü değil, norm haline geldi.

Asıl Mesele: Mantıklı Olmak

Norveç bize teknolojinin değil, iyi yönetimin, tutarlı politikanın, kararlılığın ne kadar dönüştürücü olduğunu gösteriyor.
Elektrikli araçları "lüks" değil, erişilebilir, avantajlı ve rasyonel bir seçenek hâline getirdiler.

Bugün EV sahibi olmak, sadece çevreci olmak değil; ekonomik, pratik ve mantıklı bir tercih hâline geldi Norveç’te.

Peki Türkiye Bu Modelden Ne Öğrenmeli?

• Sıfır vergi değilse bile, kademeli vergi indirimi sağlanabilir.
• Toplu taşımayla entegrasyon şart: otobüs şeridi, öncelikli park gibi haklar verilebilir.
• Yerli enerji ile çalışan şarj altyapısı yaygınlaştırılmalı.
• EV’lere değil, EV’yi erişilebilir kılacak sisteme yatırım yapılmalı.

Kısacası mesele elektrikli araç üretmek değil, elektrikli araç tercih edilir bir hale getirmek.

SONUÇ OLARAK:

Norveç, petrol zengini bir ülke olarak elektriği seçti.
Çünkü mesele kaynak değil, vizyon.
Onlar iklim kriziyle savaşırken hem çevreyi korudular hem de ekonomilerini yeşil dönüşüme hazırladılar.

Biz de artık şunu sormalıyız:
"Petrole bağlı kalmak mı? Yoksa geleceği bugünden planlamak mı?"

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı



Kamu Yeşil Mimari Projeler ile Öncü Olmalı

YEŞİL DÖNÜŞÜME UYGUN MİMARİ PROJELER ŞART!

Değerli dostlar,

Dünyamız her geçen gün daha fazla ısınıyor, doğal kaynaklarımız azalıyor, betonla çevrili şehirlerde yeşile hasret büyüyen nesiller yetişiyor. Bu tabloda hâlâ mimaride estetik kaygılarla enerji tüketimini göz ardı etmek, kamu yapılarında ihtiyaçtan fazla enerji kullanmak artık lüks değil, bir israftır.

Geldiğimiz noktada mimari projelerin yeşil dönüşüm perspektifiyle hazırlanması zorunludur. Mimaride sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, gelecek nesillere bırakacağımız yaşam kalitesinin belirleyicisidir.

Yapay Havuza Değil, Toprağa Yatırım

Yıllardır mimari projelerde estetik unsurlar olarak yapay havuzlar, süs şelaleleri ve büyük su oyunları tercih edildi. Oysa iklim krizinin kapımızda olduğu bir dünyada, bu tür uygulamalar artık gerçekçi değildir.

Yapay havuzlar su israfıdır.
• Buharlaşma ve bakım için harcanan enerji ve kimyasal kullanımı ciddi bir çevresel yüktür.
• Bunun yerine yağmur bahçeleri, biyolojik göletler, gölgeli yeşil alanlar gibi hem estetik hem doğa dostu sistemler tercih edilmelidir.

Kamu Kurumları Öncelikli Olmalı

Yeşil mimarinin en büyük destekçisi kamu kurumları olmalıdır. Çünkü toplumun gözü, kamuya aittir. Belediyelerden okullara, hastanelerden kaymakamlıklara kadar her yapı:

Güneş panellerine sahip olmalı,
Doğal ışığı yeterince alacak şekilde konumlandırılmalı,
Yüksek enerji verimliliğine sahip cam sistemleriyle donatılmalı,
Gündüz dahi ışık yakılan binalar değil, gün ışığını verimli kullanan yapılar olmalıdır.

Eğer bir kamu binasında gündüz saatlerinde hâlâ yapay ışık yanıyorsa, burada hem tasarım hatası hem de kamu kaynağının israfı vardır.

Enerji Verimliliği Güzelliğin Önünde Gelmelidir

Mimari elbette estetik barındırmalıdır. Ancak estetik, sürdürülebilirlik ilkeleriyle çeliştiği anda anlamını yitirir.
Örneğin:

• Işık geçirmeyen koyu camlar,
• Güneşi engelleyen kalın çerçeveler,
• Isı kaybına neden olan gösterişli cepheler,
• Soğutma yükünü artıran koyu renk çatılar…

Güzel görünüyor olabilir, ancak bunlar enerji tüketimini artırıyor, karbon ayak izini büyütüyor.

Bunun yerine;

• Pasif güneş sistemleri,
• Termal camlar,
• Doğal havalandırma sağlayan mimari açıklıklar tercih edilmelidir.
• Beton değil, yeşil cepheler öne çıkarılmalıdır.

Betondan Öte: Yaşanabilir Mekânlar İnşa Edelim

Yeşil mimari, sadece az enerjiyle çalışan değil; aynı zamanda insanın doğayla bağını koparmayan projelerdir.
Bir binayı sırf “fonksiyonunu yerine getiriyor” diye betona gömmek, insanı da içine gömmek anlamına gelir.

Gölgelik ağaçlar, yeşil avlular, yağmur suyu toplayan çatılar, nefes alan duvarlar…
Bunlar geleceğin değil, bugünün ihtiyaçlarıdır.

SONUÇ OLARAK:

Eğer gerçek bir yeşil dönüşüm istiyorsak, bunu sadece kelimelerde değil, proje onaylarında, mimari çizimlerde, kamu ihale şartnamelerinde ve yapı ruhsatlarında görmeliyiz.
Yarın değil, bugün başlamalıyız.

Ben Süleyman Çetin olarak, çevre mühendisi ve proje uzmanı kimliğimle bu süreçte hem özel sektör hem kamu kurumları için yeşil mimari danışmanlığı, enerji ve çevre dostu bina projelendirme desteği sunmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı




Yeşil Mimari ile Tanışın: Çok Katlı Sürdürülebilir Yeşil Binalar

ŞEHİRLERDE ÇOK KATLI YEŞİL BİNALAR: SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİ VE GELECEĞİN YAPILARI

Değerli dostlar,

Küresel ısınma, artan nüfus, sınırlı kaynaklar ve betonlaşmış şehir yapıları… Bütün bu sorunlar bizlere artık tek bir çıkış yolu bırakıyor: kentleri yeniden düşünmek ve dönüştürmek. İşte bu noktada, çok katlı yeşil binalar geleceğin şehirlerinin temel taşları arasında yer alıyor.

Yeşil Bina Nedir?

Yeşil bina, sadece çatısında birkaç bitki olan bir yapı değildir.
Gerçek bir yeşil bina;

Enerji verimliliği sağlar,
Atık yönetimini optimize eder,
Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan yararlanır,
Su tüketimini azaltır,
Karbon salımını minimuma indirir,
• Ve en önemlisi insan sağlığına ve doğaya duyarlıdır.

Çok katlı yeşil binalar ise bu prensipleri yüksek katlı yapılarla birleştirerek yoğun kentleşmeye çözüm sunar.

Neden Çok Katlı?

Artan şehir nüfusunu barındırmak için geniş alanlar yerine dikey mimari tercih ediliyor. Ancak klasik beton yığınları yerine;

• Geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı,
• Akıllı cephe sistemleri,
• Güneş panelleri entegre edilmiş cepheler,
• Gri su geri dönüşüm sistemleri,
• Yeşil balkonlar ve iç mekan bitkilendirmesi gibi özelliklerle çok katlı yeşil binalar ekosistemle barışık yapılar haline geliyor.

Türkiye'de Uygulanabilir mi?

Elbette.
İstanbul, İzmir, Ankara gibi kentlerde örnekleri çoğalmaya başladı. Ancak;

Mevzuat teşvikleri,
Belediyelerin destekleyici planları,
Müteahhitlerin çevresel farkındalığı,
• Ve en önemlisi halkın bu yapıları tercih etme bilinci olmadan bu dönüşüm yavaş ilerliyor.

Yeşil Sertifikalar Ne İşe Yarar?

Binalar uluslararası ölçekte LEED, BREEAM, EDGE gibi yeşil sertifikalarla derecelendirilmekte. Bu belgeler bir binanın;

• Ne kadar su tasarrufu sağladığını,
• Enerji tüketimini,
• Kullanılan malzemenin doğa dostu olup olmadığını,
• Ve iklim kriziyle mücadelesini belgelemektedir.

Geleceğin Kentlerinde Ne Görüyoruz?

Dikey tarım katları, yağmur suyu hasadı yapan çatı sistemleri, rüzgar türbinli kuleler, mikro-iklim alanları, doğa ile iç içe açık sosyal alanlar…

Bunların hepsi artık hayal değil. Mimaride, mühendislikte ve şehir planlamasında yeşil dönüşüm, lüks değil zorunluluk haline geldi.

Sonuç Olarak: Beton Değil, Nefes Alan Binalar İnşa Edelim

Çok katlı yeşil binalar, doğa ile kavga etmeyen, onunla uyum içinde yaşayan mimari çözümlerdir.
Eğer şehirlerde sürdürülebilirlikten söz edeceksek, önce göğe yükselen yapılarımıza doğayı katmakla başlamalıyız.

Ben Süleyman Çetin olarak yeşil bina dönüşümü, çevre danışmanlığı ve mimari projelerde iklim dostu çözümler üretmek isteyen kurum ve kişilere danışmanlık sunmaktan memnuniyet duyarım.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi ve Proje Uzmanı


İşletmeler ve Belediyeler İçin Net Sıfır Karbon Rehberi

NET SIFIR KARBON: GELECEĞİN ZORUNLU YOL HARİTASI

Değerli dostlar,

Küresel ısınma, karbon emisyonları ve iklim değişikliği dediğimizde, karşımıza hep aynı kavram çıkıyor: Net Sıfır Karbon. Peki bu sadece bir çevreci slogan mı? Yoksa geleceği şekillendirecek gerçek bir stratejik hedef mi?

Bu yazıda "net sıfır" kavramının ne anlama geldiğini, neden bu kadar önemli olduğunu ve buna ulaşmak için neler yapılması gerektiğini birlikte ele alacağız.

NET SIFIR KARBON NEDİR?

Net sıfır karbon, atmosferimize salınan sera gazı miktarının, doğal ya da teknolojik yollarla dengeye getirilmesi demektir. Yani, bir kuruluşun ya da ülkenin saldığı karbon kadar karbonu dengeleyerek “net” olarak sıfıra ulaşması hedeflenir.

Bu şu demek:

• Fosil yakıttan enerji üretirken saldığımız karbonu,
• Ormanlar, karbon yutakları ya da karbon yakalama teknolojileriyle nötrlemek zorundayız.

NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

🌍 1,5°C hedefine ulaşmak için dünya genelinde emisyonların 2050’ye kadar net sıfıra inmesi gerekiyor.

📉 Ekonomik baskı artıyor. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi uygulamalarla, karbonu fazla salan ürünler daha pahalıya satılacak.

🏭 Sanayi dönüşüyor. Yüksek karbon salımı olan işletmeler sadece çevresel değil, ticari risk haline geliyor.

NASIL ULAŞACAĞIZ?

1. Karbon Envanteri Çıkarın
Önce ne kadar karbon salındığını bilmemiz gerekiyor. Kurumlar, şehirler ve bireyler için karbon ayak izi hesaplamaları artık şart.

2. Emisyonları Azaltın
Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, yalıtım sistemleri gibi çözümlerle doğrudan azaltım yapmalıyız.

3. Karbonu Dengeleyin
Azaltılamayan emisyonlar için ormanlandırma, karbon tutma teknolojileri, biyochar ve benzeri yöntemlerle dengeleme yapılmalı.

4. Planlama Yapın: SECAP
Belediyeler için Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planları (SECAP) net sıfıra ulaşmak için somut yol haritaları sunar.

NET SIFIR KARBON HEDEFİNİN YARARLARI

✅ Daha düşük enerji maliyetleri
✅ İhracatta rekabet avantajı
✅ Daha sağlıklı bir çevre
✅ Yatırımcılar için güvenli liman
✅ İklim krizine karşı dirençli bir ekonomi

İKLİM OKULU’NDAN ÇAĞRI

Biz İklim Okulu olarak, net sıfır karbon hedefinin yalnızca bir teknik mesele olmadığını biliyoruz. Bu, toplumun zihniyet dönüşümüdür.

• Belediyeler için SECAP danışmanlığı
• Şirketler için karbon ayak izi hesaplama ve azaltım planları
• Okullarda ve STK’larda iklim eğitimi
• Gençler için yeşil meslek danışmanlığı
sunuyoruz.

Çünkü net sıfır, yalnızca çevrenin değil, ekonomik ve sosyal geleceğimizin de anahtarıdır.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – Proje Uzmanı – İklim Okulu Kurucusu


Küresel İklim Değişikliğine Genel Bakış

İklim değişikliği günümüzde üzerinde çok tartışılan ve etkilerini her geçen gün hissettiğimiz bir durumdur. İklim kısaca bir bölge veya ülkedeki uzun yıllar hava durumunun ortalaması olarak adlandırılabilir. Yani o bölgedeki hava olaylarının genel davranışı hakkında bizlere bir çerçeve sunmaktadır. İklim değişikliği ise iklimdeki süre gelen değişiklikler olarak tanımlanabilir. 
Belirli bir bölgede, iklimde devam eden değişimlerin söz konusu olması iklim değişikliğinin varlığını kanıtlamaktadır. Çeşitli parametrelerin uzun dönem verilerine bakarak gerçekleşen bu değişimi gözler önüne sermek mümkündür. Araştırmacıların, organizasyonların ve kuruluşların iklim alandaki çalışmaları yaşanan değişimleri açıkça göstermektedir. 

Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından gözlemlenen, küresel yüzey sıcaklığı, deniz seviyesi, Arktik Denizi’ndeki buzulların içeriği gibi parametreler iklim değişikliğinin etkilerini kamuoyuna sunmaktadır. Bu kayıtlara göre, 1951-1980 yılları arasındaki uzun dönem ortalamaları baz alınarak, küresel yüzey sıcaklık ortalamalarındaki değişimler Şekil 1’de yer verilmiştir. En sıcak yıllar, 1998 yılı haricinde geçtiğimiz 20 yılda yaşanmıştır. Bu durumda, 2000’li yıllardan itibaren küresel yüzey ortalama sıcaklıklarında rekor seviyelerde artışlar gözlenmiştir.  
 
Şekil 1. Küresel yüzey sıcaklıklarındaki değişimler (1880-2020 dönemi/ 1951-1980 uzun dönem ortalama sıcaklıkları baz alınmıştır.) 


İklim değişikliği etkilerine bir diğer önemli gösterge, küresel deniz seviyesindeki değişimlerdir. Bu değişimler (Şekil 2 ) eriyen buzul tabakaları ve bu tabakalardan eklenen su ve deniz suyunun ısındıkça genleşmesinden meydana gelmektedir. Kıyı gelgit ve uydu verilerinden elde edilen grafik, 1900’lü yıllardan başlayıp 2018 yılına kadar deniz seviyesinde değişimi göstermektedir. Artı (+)simgesi ile gösterilen faktörler deniz seviyesine katkı sağlarken, eksi(-) simgesi ile gösterilenler deniz seviyesinde azalmalara neden olmaktadır. Bu faktörler deniz seviyesini etkiledikleri anda belirlenmektedir. 
 

Şekil 2.  Küresel Deniz Seviyesi Değişimi (1900-2018) (NASA)

Ayrıca 1993 yılından günümüze uzanan dönemde uydular tarafından kayıt altına alınan deniz seviyesi değişimine(mm) Şekil 3’te yer verilmiştir. Deniz yüksekliği değişimi 101.2 mm olarak kayıt edilmiştir.
Şekil 3. Deniz seviyesindeki değişimler(mm) (1993-Günümüz)

Bunlara ek olarak iklim değişikliği etkileri Arktik Denizi buzullarında açıkça görülmektedir. Arktik’teki buzullar her yıl eylül ayında minimum alana ulaşmaktadır. Bu buzulların, 1981-2010 yılları uzun dönem ortalama genişliğine kıyasla, her on yılda %13 oranında küçülme görülmüştür. Şekil 4’te verilen grafik her yıl eylül ayında yapılan gözlemlerin günlük ortalaması şeklindedir. 
Şekil 4. Arktik deniz buzunun her yıl eylül ayındaki alanı 


Kaynak: https://climate.nasa.gov/

iklim okulu Amacı, Vizyon, Misyon ve ilkeleri Nelerdir?

İklim Okulu Kimdir?

İklim Okulu, iklim uzmanları tarafından Dünya'da, 5 Haziran Günü kutlanan Dünya Çevre Günü'nde (World Environment Day) kurulmuştur. İklim Okulu uzmanlarının önerileriyle 2022 yılı itibariyle  5 Haziran’ı içine alan hafta ülkemizde Türkiye Çevre Haftası olarak kutlanmaya başlanmıştır. Amacımız iklim adaptasyonuna öncülük ederek iklim krizi ve bu krizin getirmiş olduğun eşitsizliklerin önüne geçmek ve uzmanlar olarak ilgilileri ve karar vericileri teknik olarak bilgilendirmektir.

Vizyonumuz

Çocuklar, gençler, ulusal ve yerel karar vericiler başta olmak üzere toplumu iklim değişikliğine bağlı etkilerin ne kadar ciddi olduğu hakkında bilgilendirmek, toplumu harekete geçirmek, iklim adaptasyonuna karşı fikirler, projeler ve çözümler üretmek için çeşitli eğitim, seminer, çalıştay ve etkinlikler düzenlemektir.

Misyonumuz

İklim değişikline bağlı afetlerin gerçekleşmeden önce iklim adaptasyonunun sağlanmasında ve oluşacak afetlerin çözümünde öncülük etmek, çalışmalarımıza yeni iklim savunucularını dahil ederek iklim politikalarının çocuklar, gençler ve kadınlar başta olmak üzere dezavantajlı kişilerin lehine olmasını sağlamak için bilinçlendirme faaliyetleri düzenlemektir.

Hak Temelli Yaklaşım Kapsamında Odak Alanlarımız:

(Hak temelli yaklaşım nedir? diyenler için: kaynak)
  • Çevre ve Ekolojik haklar
  • Çocuk hakları
  • Eğitim ve öğrenim hakkı
  • Dijital haklar
  • Gelişme Hakkı
  • İletişim hakkı, ifade medya ve basın özgürlüğü
  • Hayvan hakları
  • Kültürel haklar
  • Sağlık hakkı
  • Sürdürülebilir kırsal ve insani kalkınma
  • Ulaşım hakkı
  • Şeffaflık ve bilgiye erişim hakkı
  • Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik

Temel Değerlerimiz ve İlkelerimiz

Etik ve ahlaki; şeffaf ve güvenilir; bilimsel ve yenilikçi; işbirliği ve destekçi.

İklim Okulu,

  • Küresel sorumluluk bilincinde,
  • Gücünü bilim ve sanattan alan,
  • Apolitik, tarafsız ve her görüşe eşit mesafede,
  • Şeffaf ve yatay hiyerarşiye sahip,
  • Sorgulayıcı ve özgür düşünce ile yol alan,
  • Gönüllülüğe ve birlikte çalışmaya önem veren,
  • Ön planda sürdürülebilirliği tutan,
  • Kapsayıcı olup herkesi kucaklayan,
  • Sevgiyi ve barış benimseyen ilkelerle hareket eder.
* İklim Okulu, yaptığı çalışmalarla BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na katkı sunmaktadır.

İklim krizinden Etkilenen 6 Sektör ve Çözüm Önerileri

 Dünya, kayıtlı tarihin herhangi bir noktasından daha hızlı ısınıyor.

Isınma devam ederse, gezegen üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacak, kıyı boyunca evleri açlığın sular altında bırakmasının yanı sıra daha fazla orman yangını, kasırga ve kuraklığa neden olacak.

Ancak birlikte, insanlık bu etkilerin en kötüsünden kaçınabilir. Bunu yapmak için, sıcaklıklardaki artışı sanayi öncesi seviyelerin ortalama 1,5°C üzerinde sınırlamalıyız. İnsan kaynaklı ısınma, 2017 civarında 1°C işaretine ulaştı.

1,5°C işaretinin altında güvenli bir gelecek sağlamak, dünyanın 2030 yılına kadar yıllık 30 gigaton sera gazı emisyonunu azaltmasını gerektiriyor. Ulaşım ve sanayi yeterli değil. Akıllı şehirler inşa etmek ve ormansızlaşmayı ve gıda israfını engellemek de dahil olmak üzere arazimizi ve kaynaklarımızı daha verimli yöneterek karbon emisyonlarını azaltmamız gerekiyor.

Peki İnsanlık Oraya Nasıl Gidebilir?

İstikrarlı bir iklim sağlamak ve Paris Anlaşması taahhüdünü gerçeğe dönüştürmek için UNEP, dünyayı 1,5°C işaretinin altında tutacak kadar emisyonları azaltma potansiyeline sahip altı sektör belirledi.


2030 yılına kadar yıllık 30 gigaton sera gazı emisyonunu azaltmak mümkün. Yapılabilecek çok şey var. Altı sektörde ihtiyacımız olan çözümler zaten var.


Bu altı sektörlü çözüm modeli 29-32 GT karbon salınımını azaltabilir ve sıcaklık artışını 1,5˚C ile sınırlayabilir

İşte altı kilit sektör için bir yol haritası:

Karbonsuz Bir Geleceğe Yol Haritası

Bu 6 sektör nedir ve insanlık bu hedeflere ulaşmak için hangi eylemleri yapmalıdır.

1- ENERJİ

Enerji sektöründe yıllık 12,5 gigaton (Gt) sera gazı emisyonunu azaltabiliyoruz . Yeni buluşlar için beklemeye gerek yok.

Yenilenebilir enerjiye geçerek ve daha az enerji kullanarak bu azaltımı yapmak için gerekli teknolojiye sahibiz.

2- SANAYİ

Endüstri, pasif veya yenilenebilir enerji tabanlı ısıtma ve soğutma sistemlerini benimseyerek, enerji verimliliğini artırarak ve metan sızıntıları gibi diğer acil sorunları ele alarak emisyonlarını yılda 7,3 Gt azaltabilir.

3- Tarım, Gıda ve Atık

Yeni gıda üretim çözümleri, emisyonları yılda 6,7 Gt azaltabilir . Gıda kaybını ve israfını azaltmak ve daha sürdürülebilir diyetlere geçmek, emisyonları yılda 2 Gt'den fazla azaltabilir.

Gıdaların bozulması, çiftlikten çatala kadar gerçekleşir ve bitki açısından zengin bir diyete geçmek, daha az Sera Gazı yaymak için atabileceğiniz en büyük adımlardan biridir. Sağlığınız için de iyidir.

4- Doğaya Dayalı Çözümler

Gıda sistemlerimize bağlı olarak dünya, ormansızlaşmayı, ekosistem bozulmasını durdurur ve ekosistemleri eski haline getirirse emisyonları yılda 5,9 Gt azaltabilir .

Bu eylemler aynı zamanda hava kalitesini iyileştirecek, gıda ve su güvenliğini destekleyecek ve kırsal ekonomileri destekleyecektir. En önemlisi, kara, tatlı su ve deniz ekosistemlerine yapılan yatırımlar, iklim direncinin artırılmasına büyük katkı sağlayabilir.

5- Ulaşım

Tüm sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte birinden ulaşım sorumludur. Ve 2050 yılına kadar ikiye katlanacak.

Özel ve toplu taşımada elektrikli araçlar kullanarak ve güvenli alanlar yaratarak insanları yürümeye, bisiklete binmeye ve diğer motorsuz ulaşım türlerini kullanmaya teşvik ederek bu rakamı 4,7 Gt'ye kadar azaltabiliriz .

Araç emisyonlarını azaltmazsak, şehirlerdeki egzoz dumanından kaynaklanan ölümler 2030 yılına kadar yüzde 50'den fazla artacak.

6- Binalar ve Şehirler

2030 yılına kadar binalar yaklaşık 12,6 Gt enerji kaynaklı emisyondan sorumlu olacak. Ancak hızla büyüyen bir dünyaya uyum sağlamak için gereken kentsel altyapının yüzde 70'i henüz inşa edilmedi.

Yarının şehirlerini ve evlerini düşük karbon çağına uygun hale getirerek ve mevcut altyapıyı güncelleyerek emisyonları 5,9 Gt azaltabiliriz.

Tüm sektörlerde sübvansiyonlar, yüksek emisyonlu süreçleri ve davranışları desteklemekten, sürdürülebilir düşük karbonlu alternatifleri veya en azından eşit bir oyun alanını zorlamaya kaydırılmalıdır.


Bu veriler, UNEP'in Emissions Gap Report.'un en önemli 2020 baskısından çevrilerek İklim Okulu tarafından derlenmiştir. 

Çocuklar İçin İklim Değişikliği Nedir?

 Haydi hep birlikte inceleyelim!


Hepimiz iklim değişikliği hakkında mutlaka bir şeyler duymuşuzdur. Peki bu iklim değişikliği gerçekte nedir ve gezegenimizi nasıl etkiliyor?


İklim Değişikliği Ne Demek?

İklim değişikliği (ya da küresel ısınma), gezegenimizin ısınma sürecine denir. Bilim insanları, insan aktivitelerinin Endüstri Devrimi’nden beri Dünya’nın yaklaşık olarak 1°C ısınmasına neden olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı kulağa çok fazla gibi gelmese de insanlar ve vahşi yaşam için çok şey ifade ediyor.

Maalesef, yükselen sıcaklıklar sadece daha güzel havalara kavuşacağımız (Keşke!) anlamına gelmiyor. Aslında değişen iklim hava durumumuzu daha olağanüstü ve öngörülemez hale getirecek. Sıcaklıklar yükselirken, bazı bölgeler daha çok ısınacak ve çok fazla hayvan (ve tabii ki insanlar da!) değişen iklime uyum sağlayamadıklarını görecekler.

 

İklim Değişikliğine Ne Sebep Olur?

1. Fosil Yakıtların Yakılması

Sanayileşmiş ülkeler, geçtiğimiz 150 yıldan beri büyük miktarlarda petrol ve gaz gibi fosil yakıtlar yakmaktadır. Bu işlem sırasında atmosfere salınan gazlar, güneşten gelen ısıyı hapseder ve görünmez bir battaniye görevi görerek Dünya’yı ısıtır. Bu ‘Sera Gazı Etkisi’ olarak bilinir.

2. Çiftçilik

İster inanın ister inanmayın, ineklerin yeme alışkanlıklarının iklim değişikliğinde payı var. Tıpkı bizim gibi, inekler de yemek yediklerinde sindirim sistemlerinde metan (bir tür sera gazı) üretirler ve bir… pırt! ile salıverirler. Kulağa komik geliyor olabilir ama bu gazı atmosfere salan neredeyse 1,5 milyar ineğin olduğunu düşünürsek, bu kesinlikle önemli bir etkendir.



3.Ormansızlaşma

Ormanlar havadan büyük miktarda karbondioksit (diğer bir sera gazı) emer ve oksijen şeklinde havaya geri verir. Amazon yağmur ormanları bunu yapmakta o kadar büyük rol sahibi ve etkilidir ki, adeta iklim değişikliğini kısıtlayan bir klima gibi işler. Ne yazık ki birçok yağmur ormanı odun, palm yağı yapmak ve tarım arazileri, yollar, petrol madenleri ve barajların önünü açmak için kesiliyor.

İklim Değişikliği Gezegenimizi Nasıl Etkileyecek?

Dünya var olduğu milyarlarca yıl boyunca birçok tropik iklime ve buzul çağa ev sahipliği yaptı. Peki durum neden şimdi daha farklı? Bunun nedeni, son 150 yıldır insan faaliyetlerinin sonucu olarak Dünya atmosferine çok büyük miktarda zararlı gaz salınmasıdır ve kayıtlar küresel sıcaklıkların bu zamandan itibaren daha hızlı arttığını gösteriyor.

Daha sıcak iklim gezegenimizi çeşitli şekillerde etkileyebilir:

  • Daha fazla yağış
  • Değişen mevsimler
  • Küçülen deniz buzulları
  • Yükselen deniz seviyeleri

İklim Değişikliği Yaban Hayatı Nasıl Etkileyecek?

İklim değişikliği halihazırda tüm dünyadaki vahşi yaşamı etkiliyor ancak bazı türler bundan daha fazla muzdarip. Kutup hayvanları – buz ile kaplı doğal alanları daha sıcak havalarda eriyen- özellikle risk altındadır. Aslında, uzmanlar Arktik deniz buzunun şok edici bir oranda eridiğini söylüyor – her on yılda %9 oranında! Kutup ayıları avlanmak, yavrularını büyütmek ve uzun süre yüzdükten sonra dinlenmek için deniz buzuna ihtiyaç duyar. Halkalı foklar gibi bazı fok türleri, yavrularını büyütmek, beslemek ve çiftleşmek için karda ve buzda mağaralar yapıyor.

Tehlikede olanlar sadece kutup hayvanları da değil. Endonezya’nın yağmur ormanlarında yaşayan orangutanlar gibi maymunlar, yaşam alanları azaldıkça tehdit altında oluyor ve bölgede daha fazla kuraklık daha fazla orman yangınına neden oluyor.

Deniz kaplumbağaları, yumurtalarını bırakmak için çoğu yükselen deniz seviyelerinin tehdidi altında olan yuvalama kumsallarına güvenmek zorundadır. Yuvaların sıcaklığının yumurtaların erkek mi dişi mi olduğunu belirlediğini biliyor muydunuz? Ne yazık ki, artan sıcaklıklarla, bu erkeklerden çok daha fazla dişinin doğduğu ve gelecekteki kaplumbağa popülasyonlarını tehdit ettiği anlamına gelebilir.

İnsanlar İklim Değişikliğinden Nasıl Etkilenecek?

İklim değişikliği sadece hayvanları etkilemeyecek, hatta şimdiden bile insanlar üzerinde de etkisi olduğu söylenebilir. En çok etkilenenler, her gün yediğimiz yiyecekleri yetiştirenler. Çiftçilerden oluşan topluluklar, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar, yüksek sıcaklıklar, artan yağış, sellerle ve kuraklıkla yüzleşmekteler.

Biz İngilizler çay içmeyi (yaklaşık olarak her gün 165 milyon bardak) çok seviyoruz ama muhtemelen çayımızı yetiştirmek için ne kadar emek harcandığının kıymetini bilmiyoruz. Çevresel koşullar çayın lezzetini ve kalitesini etkileyebilir, ayrıca bitkilerin büyümesi için çok hassas bir ölçüde yağışa ihtiyaç vardır. Kenya’da iklim değişikliği, düzenli yağış miktarlarını giderek daha az tahmin edilebilir hale getiriyor. Çoğunlukla büyük miktarda yağışların ardından kuraklık olacak, bu da çay yetiştirmeyi çok zorlaştıracaktır.

Çiftçiler daha fazla para kazanmak için mahsullerini artırmaya ve bunun için de ucuz kimyasallar kullanmaya başvurabilirler, bu kimyasalların uzun süreli kullanımı topraklarını yok edebilecek olsa bile.

İnsanlar İklim Değişikliğiyle Nasıl Başa Çıkıyor?

Adil ticaret (gelişmekte olan ülkelerdeki üreticilere yardım etmeyi ve sürdürülebilirliği teşvik etmeyi amaçlayan organize bir sosyal hareket) ürünlerini satın almak, çiftçilere makul bir ücret ödenmesini sağlamaya yardımcı olabilir. Bu, maliyetlerini karşılayabilecekleri, iyi bir yaşam standardına sahip olmak için yeterli parayı kazanabilecekleri ve çevreye daha fazla zarar verebilecek ucuz tarım yöntemlerine başvurmak zorunda kalmadan mahsullerini sağlıklı tutmak için çiftliklerine yatırım yapabilecekleri anlamına geliyor.

Bu destek aynı zamanda çiftçilerin çok su alan okaliptüs ağaçlarını, toprak için daha verimli olan yerli ağaçlarla değiştirmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca yakıt tasarruflu sobalar yapmayı öğrenebilirler ve bu onlara fazladan para kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda toplulukların karbon ayak izini de azaltabilir.



İklim Değişikliğini Engellemek İçin Ne Yapabilirim?

Evindeki küçük değişimlerde fark yaratabilir. Enerji tasarruflu ampulleri değiştirmeyi deneyebilir, araba kullanmak yerine yürüyebilir, elektrikli eşyaları kullanmadığın zaman onları kapatabilir, gıda atığını geri dönüştürebilir ve azaltabilirsin. Tüm bu küçük şeyler bile fark yaratabilir.

Çevirmen: Zişan Aydınoğlu

Editör: Zübeyir Tosun