Ad

emisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
emisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İklim İnkarcılığı Nedir? 6 Maddede En Yaygın Tezler ve Bilimsel Yanıtlar

Sevgili dostlar,

İklim değişikliği, çağımızın en büyük küresel sınavlarından biri olmasına rağmen, bu gerçeği reddeden veya küçümseyen söylemler hâlâ etkili olmaya devam ediyor. Bilim dünyasında güçlü bir uzlaşı bulunmasına karşın, "iklim inkarcılığı" adı verilen bu yaklaşım, yalnızca bilimsel verilerin inkârı değil; aynı zamanda küresel iklim eylemlerini geciktiren, kamuoyunu yanıltan ideolojik ve politik bir duruş olarak öne çıkıyor.

İklim inkarcılığı ile bilimsel şüpheciliğin karıştırılmaması gerekir. Şüphecilik, bilimin ilerlemesinin temel taşlarından biridir; hipotezlerin titizlikle sınanmasını sağlar. Ancak iklim inkarcılığı, bilimi sorgulamak değil, bilimsel gerçekleri itibarsızlaştırmak amacı taşır.

BİLİMSEL UZLAŞI VE İNKARCI TEZLERİN ZAAFİYETİ

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları ve binlerce bilimsel çalışma, küresel iklimin insan faaliyetleri nedeniyle değiştiğini açıkça göstermektedir. 1990’dan bu yana IPCC raporları, insan etkisini önce "muhtemel", ardından "çok büyük olasılıkla" ve nihayet "son derece muhtemel" olarak nitelendirmiştir. Bugün gelinen noktada, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğinin temel sebebi olduğu bilim dünyasında neredeyse oybirliğiyle kabul edilmektedir.

Bu uzlaşı, iklim inkarcılarının iddialarını çürütmektedir. Bilimsel literatürün hızlı büyümesi ve insan etkisinin net bir şekilde kanıtlanması, iklim değişikliğinin doğal döngülerin bir parçası olduğu tezlerini geçersiz kılmaktadır.

İNSAN FAALİYETLERİNİN İZLERİ

İnsan etkinliklerinin etkileri yalnızca teorik düzeyde değil, somut gözlemlerle de ortaya konmaktadır. Kuşların göç yollarının değişmesi, okyanus asitlenmesi, ormansızlaşmanın biyolojik çeşitliliği tehdit etmesi gibi örnekler, insanın gezegen üzerindeki etkisinin açık göstergeleridir. Sanayi Devrimi’nden bu yana hızla artan karbondioksit salımları, doğal iklim döngülerinin ötesinde bir ısınmayı tetiklemektedir.

Bu veriler, iklim değişikliğini küçümseyen veya insan etkisini yok sayan argümanlara güçlü ve gözlemlenebilir karşılıklar sunmaktadır.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÖNCELİK SIRALAMASINDAKİ YERİ

Bununla birlikte, yaşadığımız dünyada iklim değişikliği her zaman birinci öncelik olmamaktadır. Birçok ülke için savaş, açlık, soykırımlar ve ekonomik krizler, iklim değişikliğinin önünde yer alıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de iklim değişikliği önemli bir sorun olarak görülmekle birlikte, halkın günlük yaşamında daha acil sosyal ve ekonomik meseleler öne çıkmaktadır.

Bu durum, iklim değişikliğini bir "lüks sorun" olarak görme eğilimini doğurmakta, bazı kesimlerin önceliği daha somut, daha kısa vadeli krizlere vermesine yol açmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, iklim inkarcılığı olmasa bile iklim değişikliğine yönelik mesafeli tutumların ardında sosyo-ekonomik gerçekliklerin bulunduğunu da kabul etmek gerekir.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER VE İKLİM POLİTİKALARI

Öte yandan, küresel iklim zirvelerinde alınan bazı kararlar, gelişmekte olan ülkeler için önemli engeller oluşturmaktadır. Karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik hedefler, tarihsel sorumluluğun daha az olduğu bu ülkeler için ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerini zorlaştırabilmektedir.

Gelişmiş ülkeler yüzyıllarca süren sanayi faaliyetleriyle bugünkü emisyon birikiminin temel sorumlusu olurken, gelişmekte olan ülkeler bu yükün azaltılması için aynı derecede sorumluluk altına sokulmaktadır. Bu da iklim politikalarının adaletli olup olmadığı konusunda meşru tartışmalara zemin hazırlamaktadır.

İşte bu nedenle bazı iklim inkarcıları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, iklim politikalarına yönelik eleştirilerinde belirli bir haklılık payı taşımaktadır. Bu politikaların bazen ekonomik gelişimi yavaşlatıcı, istihdamı sınırlandırıcı etkiler doğurduğu da göz ardı edilmemelidir.

METAN GAZI TARTIŞMALARI VE YAPAY ET ELEŞTİRİSİ

İklim değişikliği tartışmaları yapılırken, metan gazı salımı üzerine yoğunlaşan bazı söylemlerin de dikkatli değerlendirilmesi gerekir. Son yıllarda, özellikle Bill Gates gibi isimler, sığırların metan gazı salımının küresel ısınmadaki etkisini öne çıkararak yapay ete yatırım yapmıştır. Ancak bu söylemler, tamamen ticari hedeflerle şekillendirilmiştir.

Gerçek şu ki; araçların, klimaların, bilgisayarların ve sanayinin tükettiği enerji miktarı, küresel ısınmaya sığırların metan salımından çok daha fazla etki etmektedir. Enerji tüketimi kaynaklı karbon salımları, küresel ısınmanın başlıca nedenleri arasındadır. Bu nedenle, enerji yoğun sektörlerdeki tüketimi azaltmak, bireysel karbon ayak izini küçültmek ve özellikle motorlu taşıt kullanımını sınırlandırmak, iklim açısından çok daha olumlu sonuçlar doğurur.

Sığır eti tüketimini azaltmak elbette çevresel etkileri sınırlamada bir adım olabilir; ancak iklim değişikliği ile mücadelede etkili olmak için esas dikkat edilmesi gereken enerji kullanım alışkanlıklarıdır.

İNKARCI SÖYLEMLERİN RETORİĞİ VE TAKTİKLERİ

İklim inkarcılarının sıkça başvurduğu yöntemlerden biri, doğal döngülere atıfta bulunmak veya bilimsel verilerin kesin olmadığını iddia etmektir. Ancak bu iddialar, bilimin ilerleyen doğası ve bulguların tutarlılığı karşısında anlamını yitirmektedir.

İnkâr söyleminin ardında yalnızca bireysel inançlar değil, organize ve güçlü çıkar grupları da yer almaktadır. Fosil yakıt endüstrisi ve bağlı lobiler, iklim değişikliği bilincini zayıflatmak için sistematik bir çaba yürütmüştür. 1970’li yıllardan itibaren fosil yakıt şirketlerinin iklim değişikliği konusunda bilgi sahibi olduğu, ancak bu bilgiyi kamuoyundan sakladığı belgelerle ortaya konmuştur.

İklim inkarcılığı yalnızca bilimsel bir tartışmayı değil; aynı zamanda ekonomik ve politik çıkarların kamuoyunu yönlendirmek için kullanılan bir araçtır.

KAMUOYUNDAKİ ETKİLERİ VE POLİTİKA ENGELLERİ

İklim değişikliğine yönelik dezenformasyon, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine, kutuplaşmasına ve eylemsizlik ortamının güçlenmesine neden olmaktadır. Yanlış algılar, iklim yasalarının ertelenmesine ve gecikmesine yol açmakta, acil adımların atılmasını engellemektedir.

Bu ortamda, iklim inkarcılığı sadece bireysel bir tutum değil, politik süreçleri doğrudan etkileyen bir güç haline gelmiştir.

İKLİM İNKARCILIĞINA KARŞI GÜVENİLİR BİLGİ VE FARKINDALIK

Bu tablo karşısında yapılması gereken, eleştirel düşünme yetkinliğini artırmak ve güvenilir bilgi kaynaklarına yönelmektir. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), TÜBİTAK MAM gibi kuruluşların raporları, sağlam bilimsel veriye dayalı bilgilere ulaşmak için başlıca referanslardır.

Bireylerin doğru bilgiye ulaşmaları kadar, bilgi kirliliğini üreten kaynakların ve stratejilerin tanınması da büyük önem taşımaktadır.

SONUÇ: BİLİMİ SAVUNMAK, ADALETİ GÖZETMEK

Sevgili dostlar,

İklim inkarcılığı, bilimsel bir tartışmadan öte, gezegenimizin geleceğini ilgilendiren ciddi bir tehdittir. Ancak bu mesele yalnızca bilimsel gerçeklerin değil; sosyal adaletin, kalkınmanın ve ekonomik eşitliğin de bir parçasıdır.

Bilimsel gerçekleri savunmak, yalnızca akademik bir görev değil; tüm insanlık için bir sorumluluktur. Ancak bunu yaparken, iklim politikalarının adil uygulanıp uygulanmadığını da sorgulamak, gelişmekte olan ülkelerin haklı kaygılarına kulak vermek gerekir.

Bu yazımda İklim İnkarcıları Ne Savunuyor? 7 Maddede İklim İnkarcılığını anlatmaya çalıştım. İklim Okulu olarak, bilgiye dayalı mücadeleye katkı sunmaya, yanlış bilginin önüne geçmeye ve ortak geleceğimiz için doğru adımları birlikte atmaya devam edeceğiz.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi | İklim Okulu Kurucusu


Kaynaklar
https://perspektif.eu/2024/04/02/iklim-inkarcilari-iklim-degisikligi-aslinda-bir-komplo-mu/
https://skepticalscience.com/docs/ConspiracyTheoryHandbook_Turkish.pdf
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1172779
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3757796
https://climatepromise.undp.org/news-and-stories/what-are-climate-misinformation-and-disinformation-and-how-can-we-tackle-them
https://researchguides.worldbankimflib.org/climate-economics-and-finance/organizations
https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/47566.pdf
https://www.undp.org/tr/turkiye/news/iklim-degisikligi-yayginlasiyor-hizlaniyor-ve-siddetleniyor-ipcc
https://www.tskb.com.tr/blog/surdurulebilirlik/iklim-degisikligi-ile-ilgili-6-soru-6-yanit
https://www.environmental-auditing.org/blogs/climate-change-denial-data-driven-insights/
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1685903
https://education.cfr.org/learn/timeline/history-climate-action
https://yersizseyler.wordpress.com/2024/07/13/insanlarin-iklimi-darbeledigini-bilimciler-1970lerde-anlamisti-ama-iklim-inkarciligi-da-o-zamanlar-basladi-leah-aronowski-ile-gorusme/
https://www.greenpeace.org/usa/climate/exxons-climate-denial-history-a-timeline/
https://www.ucs.org/climate/accountability
https://teyit.org/dosya/dev-sirketler-kuresel-isinmayi-yillarca-nasil-sakladi
https://yesilgazete.org/cop28-160dan-fazla-iklim-inkarcisinin-zirveye-katildigi-ortaya-cikti/
https://drexel.edu/news/archive/2013/december/climate-change
https://en.wikipedia.org/wiki/ExxonMobil_climate_change_denial#:~:text=These%20organizations%20include%20the%20Cato,ties%20to%20fossil%20fuel%20companies.
https://www.exposedbycmd.org/2022/03/21/the-dirty-dozen-the-biggest-nonprofit-funders-of-climate-denial/
https://www.asanet.org/footnotes-article/structure-and-culture-climate-change-denial/
https://gc.copernicus.org/articles/8/81/2025/
https://www.iklimhaber.org/wp-content/uploads/2023/05/Iklim-Haber-Konda-Arastirma-2022.pdf
https://teyit.org/dosya/iklim-kanunu-neden-komplo-teorilerinin-odaginda
https://yesilgazete.org/iklim-inkarcilari-abd-kongresinin-neredeyse-dortte-birini-olusturuyor/
https://www.americanprogress.org/article/climate-deniers-of-the-118th-congress/
https://www.iklimhaber.org/iklim-dezenformasyonuna-karsi-bm-destekli-yeni-bir-girisim-baslatildi/
https://www.iklimin.org/wp-content/uploads/egitimler/seri_17.pdf
https://mam.tubitak.gov.tr/tr/calisma-alanlari/iklim-degisikligi-ve-surdurulebilirlik-arastirma-alanlari
https://www.medipol.edu.tr/akademik/arastirma-merkezleri/iklim-degisikligi-calismalari-uam
https://kutuphane.uskudar.edu.tr/tr/sayfa/113/konularina-gore-veri-tabanlari
https://infoguides.gmu.edu/ccpc/journals
https://cevresehiriklim.com.tr/?page_id=1589

Emisyon Hedefleri Rehberi: Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif

Günümüzde şirketlerin ve kurumların "yeşile döndüğünü" duyuran açıklamalarına sıkça rastlıyoruz. Ancak bu iddiaların ardında yatan Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif gibi terimler çoğu zaman kafa karışıklığına yol açıyor. Halk arasında bu kavramlar birbirinin yerine kullanılabilse de, aslında her birinin kendine özgü bir anlamı ve çevresel etkiye yönelik farklı bir taahhüt düzeyi var. Gelin, bu önemli ayrımları yakından inceleyelim.

Karbon Nötr Nedir?

Karbon nötrlük, atmosfere saldığınız karbon miktarını, eşdeğer miktarda karbonu atmosferden uzaklaştırarak veya başka bir yerde emisyonu engelleyerek dengelemek anlamına gelir. Bu genellikle, yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmak veya ağaçlandırma faaliyetlerini desteklemek gibi yöntemlerle elde edilen karbon kredileri (veya karbon denkleştirme) aracılığıyla yapılır. Buradaki önemli nokta, şirketlerin kendi emisyonlarını azaltmak zorunda olmamasıdır; mevcut emisyonlarını dengelemek yeterlidir. Bu, hızlı bir şekilde "karbon nötr" iddia etmek için popüler bir yol olsa da, temel sorunu kökünden çözmekten ziyade bir telafi mekanizmasıdır.

Net Sıfır Emisyon Nedir?

Net sıfır emisyon kavramı, karbon nötrlükten çok daha kapsamlı ve iddialıdır. Bir şirketin veya ülkenin net sıfır hedefine ulaşması demek, faaliyetlerinden kaynaklanan tüm sera gazı emisyonlarını (yalnızca karbonu değil) büyük ölçüde azaltması ve ardından geri kalan, kaçınılmaz emisyonları atmosferden aktif olarak uzaklaştırarak dengelemesidir. Bu, bilimsel hedeflerle uyumlu, uzun vadeli ve zorlu bir süreçtir. Net sıfır, sera gazı salımlarının olabildiğince düşürülmesi ve sadece minimal düzeyde kalan emisyonların giderilmesini gerektirir. Burada asıl amaç, emisyonları olabildiğince azaltmaktır, dengelemek ikinci plandadır ve yalnızca kaçınılmaz emisyonlar için geçerlidir.

İklim Pozitif Nedir?

İklim pozitif olmak, bahsettiğimiz diğer iki kavramın da ötesine geçmektir. Bu, bir şirketin veya faaliyetin atmosfere saldığı karbondioksitten daha fazlasını atmosferden uzaklaştırması anlamına gelir. Yani, sadece "daha az kötü" olmakla kalmayıp, aktif olarak gezegen için iyilik yapmaktır. İklim pozitif hedefler, genellikle karbon giderme teknolojilerine yatırım yapmayı, büyük ölçekli restorasyon projelerini desteklemeyi veya doğrudan hava yakalama gibi yenilikçi çözümleri benimsemeyi içerir. Bu, gerçek anlamda bir iklim liderliği ve gezegen için net bir pozitif etki oluşturma taahhüdüdür.

Sonuç: Daha Fazlasını Hedeflemeliyiz

Şirketlerin çevresel taahhütlerini değerlendirirken, sadece "yeşil" iddialara değil, bu iddiaların arkasındaki somut eylemlere bakmak büyük önem taşıyor. Tek başına denkleştirme, iklim liderliği anlamına gelmez. Gerçek çevresel fayda sağlamak için emisyonları önce kökünden azaltmak, ardından kaçınılmaz olanları dengelemek ve nihayetinde atmosfere pozitif bir katkıda bulunmak gerekiyor.

Artık sadece "nötr" olmayı hedeflemek yerine, İklim Pozitif bir gelecek için çabalamanın zamanı geldi.

Net Sıfır, Karbon Nötr ve İklim Pozitif kavramlarının ne anlama geldiği, aralarındaki farklar ve emisyon hedefleri konularında sizlerden gelen yoğun sorulara bu yazımızla cevap vermeyi amaçladık.



KAMP, KARAVAN VE TİNY HOUSE HAYATI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE ÇÖZÜM OLUR MU?

Sevgili dostlar,

İklim kriziyle mücadelede bireysel adımların önemi artık daha fazla konuşuluyor. Giderek artan şekilde, bazı yaşam tercihleri de bu mücadelenin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bunlardan en dikkat çekici olanları ise şüphesiz kamp, karavan ve tiny house yaşamlarıdır. Daha az tüketim, daha fazla doğa teması, daha düşük enerji ihtiyacı… İlk bakışta bu yaşamlar umut verici görünüyor. Peki bu tercihler gerçekten iklim değişikliği karşısında bir çözüm sunabilir mi?

Bu soruyu aceleyle “evet” ya da “hayır” diyerek geçiştirmek yerine, gelin birlikte derinlemesine ele alalım.

KÜÇÜLEN EVLER, BÜYÜYEN UMUTLAR MI?

Tiny house akımı, son yıllarda büyük kentlerin dışında daha sade ve doğaya yakın bir yaşam arayan bireylerin ilgisini çekiyor. Karavan yaşamı ise hem mobilite hem de esneklik sağladığı için bir özgürlük imajı veriyor. Kamp ise doğayla baş başa kalma, teknoloji ve beton yığınlarından uzaklaşma ihtiyacını karşılıyor. Bu yaşam biçimlerinin ortak noktası ise enerji tüketimini ve çevresel etkileri en aza indirme çabasıdır.

Ancak burada dikkatli olunması gereken önemli bir nokta var: her küçük yaşam alanı kendiliğinden çevre dostu olmaz. Bu yaşam biçimlerinin iklim kriziyle ilişkisini değerlendirirken kullanılan malzemelerden ulaşım biçimine, enerji kaynağından su tüketimine kadar pek çok faktör göz önünde bulundurulmalıdır.

AZALAN ALANLAR, AZALAN TÜKETİM Mİ?

Kamp, karavan ve tiny house yaşamlarının sunduğu bazı olumlu yönleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Enerji verimliliği artar: Daha küçük alanlar daha az enerjiyle ısıtılır ve soğutulur.
Su tüketimi azalır: Depolu sistemler ya da taşınabilirlik, bireyleri tasarrufa yönlendirir.
Atık miktarı düşer: Minimal yaşam tarzı daha az tüketimi beraberinde getirir.
İnşaat kaynakları azalır: Özellikle geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı teşvik edilir.
Yenilenebilir enerji geçişi kolaylaşır: Güneş paneli, portatif rüzgar türbinleri gibi çözümler yaygınlaşır.

Bu avantajlar, uygun biçimde planlandığında ve sürdürülebilir ilkelerle desteklendiğinde, bireysel karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sunabilir.

NİYET GÜZEL, YA UYGULAMA?

Ancak bu yaşam biçimleri yanlış planlandığında ya da yalnızca görsel beğeni ya da kısa vadeli trend kaygısıyla tercih edildiğinde, çevresel yük oluşturabilir:

• Karavanlar fosil yakıtla çalışıyorsa, mobilite iklim dostu olmaktan çıkar.
• Tiny house yerleşimleri kentten uzaksa, artan ulaşım ihtiyacı yeni emisyon kaynaklarına yol açar.
• Kamp alanları doğa koruma ilkelerine göre düzenlenmemişse, ekosistemlere zarar verebilir.
• Su, enerji ve atık yönetimi yoksa, çevreye doğrudan zarar verecek uygulamalar söz konusu olabilir.

Dolayısıyla mesele yalnızca yaşam alanını küçültmek değil; yaşam biçimini çevresel duyarlılığa uygun hale getirmektir.

İKLİM DOSTU YAŞAM, BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM GEREKTİRİR

Kamp, karavan ve tiny house yaşamları şu ilkeler doğrultusunda benimsenirse, iklim değişikliğiyle mücadelede anlamlı bir katkı sağlayabilir:

• Yenilenebilir enerji sistemlerine geçilmeli
• Su ve atık sistemleri doğayla uyumlu olmalı
• Yerel üretim desteklenmeli, doğal döngülere uygun tüketim tercih edilmeli
• Yerleşim kararları doğa koruma esaslarına göre yapılmalı

İklim değişikliği çok boyutlu bir sorun olduğu için, sadece mekânsal bir tercih üzerinden kapsamlı çözüm elde edilemez. Ancak bu yaşam biçimi, daha büyük bir sistem dönüşümünün parçası haline getirilirse, sürdürülebilirlik açısından değerli bir örnek oluşturur.

SONUÇ: TERK EDİLEN EVLER DEĞİL, YENİDEN KURULAN DENGELER

Sevgili dostlar, kamp alanlarında geçirilen birkaç gün, karavanda yaşanan sade bir hayat ya da tiny house’un minik penceresinden görülen gökyüzü bizlere önemli bir şeyi hatırlatır: Daha azla da yaşanabilir. Ancak bu sadeleşme bir yaşam felsefesine dönüşmediği sürece, tüketim merkezli sistemi durdurmak mümkün olmaz. Gerçek çözüm, yalnızca fiziksel alanları küçültmekte değil, doğayla kurduğumuz ilişkinin yönünü değiştirmektedir.

İklim Okulu olarak bizler, bireysel dönüşümle toplumsal değişim arasındaki bağları güçlendirmek için yazmaya, anlatmaya ve birlikte düşünmeye devam edeceğiz.

"Tiny House Nedir, İklim Değişikliğiyle Mücadelede Nasıl Bir Rol Oynar?", "Kamp ve Karavan Yaşamı Gerçekten Sürdürülebilir mi? Avantajlar ve Zorluklar", "Çevre Dostu Yaşam İçin Tiny House, Karavan ve Kamp Karşılaştırması", "Doğayla Uyumlu Yaşam: Tiny House ve Karavanla Karbon Ayak İzini Azaltmak" ve "İklim Krizine Karşı Alternatif Yaşam Modelleri: Kamp, Karavan ve Tiny House" konularında sıkça sorular gelmekte. Bu nedenle bu köşe yazımı kaleme aldım. Bol istifade edilmesi dileğiyle...

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi | İklim Okulu Kurucusu



Sanayide Yeşil Dönüşüm Nedir? Adım Adım Uyum Süreci

Değerli dostlar,

Çevresel sürdürülebilirlik artık sadece bir ideal değil; sanayi dünyası için bir zorunluluk. Hem çevresel hem ekonomik riskleri minimize etmek hem de küresel rekabette yerimizi korumak için yeşil dönüşüm şart.

İşte bu noktada karşımıza çıkan temel yapı taşlarından biri de “Sanayide Yeşil Dönüşüm” yaklaşımıdır.

Neden Yeşil Dönüşüm?

• Kaynakların verimli kullanılması,
• Emisyonların azaltılması,
• Sıfır atık ve döngüsel ekonomi ilkeleriyle üretim yapılması,
• AB Yeşil Mutabakatı ve ulusal karbon düzenlemeleriyle uyumlu hale gelinmesi,
şirketlerin geleceğe hazırlanmasında belirleyici rol oynar.

Sektörel Mevcut En İyi Teknikler (BAT) Tebliğleri

Sanayide yeşil dönüşüm yalnızca bir vizyon değil; aynı zamanda teknik ve yasal bir zorunluluktur. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayımlanan “Sektörel Mevcut En İyi Teknikler (BAT) Tebliğleri” bu dönüşümde rehber niteliğindedir.

Her sektör için ayrı ayrı belirlenen bu en iyi teknikler, enerji verimliliğinden emisyon kontrolüne kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Sanayi kuruluşları artık yalnızca üretimi değil, üretimin çevresel etkilerini de yönetmekle yükümlüdür.

Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği

1 Kasım 2023 itibarıyla yürürlüğe giren “Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği” ile sanayi tesisleri için yeni bir dönem başladı. Bu yönetmelik, sanayi kaynaklı çevresel etkilerin azaltılması ve izlenebilirliğin sağlanmasını hedefliyor.

Bu çerçevede tesisler:
• En iyi mevcut teknikleri uygulamakla yükümlü,
• Emisyon verilerini düzenli olarak raporlamak zorunda,
• İzin süreçlerinde çevresel performanslarını belgelendirmek mecburiyetindedir.

Sanayiciler için çevresel uyum süreçleri, günümüzde yalnızca bir yük değil aynı zamanda bir rekabet avantajı hâline gelmiştir. Özellikle "Endüstriyel Emisyon Yönetimi ve En İyi Teknikler (BAT)", "Sanayi Tesisleri İçin Yeşil Mutabakat Uyum Rehberi", "Sürdürülebilir Sanayi: Yeşil Dönüşüm Zorunluluğu" ve "Yeşil Üretim İçin BAT Tebliğleri ve Yeni Yönetmelikler" gibi başlıklar, bu dönüşümün en çok merak edilen konularıdır. Bu yazımızda, bu başlıklar etrafında şekillenen kritik sorulara yanıt verdik ve sanayi kuruluşlarının iklim politikalarına nasıl uyum sağlayabileceklerine dair yol haritası sunduk.

Sonuç olarak: Yeşil Dönüşüm Gecikmeden Başlamalı

İklim Okulu olarak biz, sanayi kuruluşlarının bu dönüşüm sürecinde yalnız bırakılmaması gerektiğine inanıyoruz. Teknik eğitimler, SECAP danışmanlığı, emisyon yönetimi eğitimi ve sürdürülebilir üretim rehberliği konularında desteğe hazırız.

Çünkü temiz üretim, yalnızca çevre için değil; rekabet için de vazgeçilmezdir.

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – Proje Uzmanı – İklim Okulu Kurucusu



Türkiye'nin Ulusal Katkı Beyanı Nedir?

Ulusal Katkı Beyanı Nedir?

Ulusal olarak belirlenen katkılar (NDC'ler) Paris Anlaşması'nın ve uzun vadeli hedeflerine ulaşılmasının merkezinde yer almaktadır. NDC'ler, her ülkenin ulusal emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama çabalarını somutlaştırmaktadır. Paris Anlaşması (Madde 4, paragraf 2), her bir Tarafın gerçekleştirmeyi amaçladığı ulusal olarak belirlenmiş katkıları (NDC'ler) hazırlamasını, iletmesini ve sürdürmesini gerektirmektedir. Taraflar, söz konusu katkıların hedeflerine ulaşmak amacıyla yurtiçi azaltım tedbirlerini takip edecektir.

Ulusal Katkı Beyanı (NDC) Ne Anlama Gelmektedir?

Paris Anlaşması, her ülkeden NDC'leri olarak bilinen 2020 sonrası iklim eylemlerini ana hatlarıyla belirtmelerini ve iletmelerini talep etmektedir. 

Bu iklim eylemleri birlikte, dünyanın Paris Anlaşması'nın uzun vadeli hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağını ve sera gazı (GHG) emisyonlarının mümkün olan en kısa sürede küresel olarak zirveye ulaşmasını ve bu yüzyılın ikinci yarısında kaynaklar tarafından insan kaynaklı emisyonlar ile yutaklar tarafından uzaklaştırılan sera gazları arasında bir denge sağlamak için mevcut en iyi bilime uygun olarak daha sonra hızlı azaltımlar yapılmasını belirler. Emisyonların zirveye ulaşmasının gelişmekte olan ülke Taraflar için daha uzun zaman alacağı ve emisyon azaltımlarının hakkaniyet temelinde ve birçok gelişmekte olan ülke için kritik kalkınma öncelikleri olan sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu ortadan kaldırma çabaları bağlamında üstlenileceği anlaşılmaktadır.

Türkiye'nin Ulusal Katkı Beyanı Nasıldır?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Mısır'ın ev sahipliğinde süren 27. İklim Değişikliği Taraflar Konferansında (COP27) güncellenen Ulusal Beyanını (NDC) dünya kamuoyuna duyurdu.

Buna göre;

  •   2015 yılında ilan edilen 2030 yılına kadar artıştan %21 azaltma oranı %41'e çıkarıldı. Bu değer aynı zamanda 2030 yılına geldiğimizde yıllık bazda olması gerekenden ~500 milyon ton daha az emisyon anlamını taşıyor. Ülkemizin halihazırda ulusal emisyonlarının 520 milyon ton civarında olduğunu göz önüne aldığımızda bu değerin büyüklüğünü daha rahat anlayabiliriz.
  •  2038 yılı sera gazı emisyonlarının tavan yapacağı (peak) yıl olarak belirlendi. Bu tarihten sonra 2053 net sıfır hedefi yolunda azaltıma geçilecek.
  •  2026 yılında yapılacak 31. İklim Değişikliği Taraflar Konferansına (COP31) ev sahipliği adaylığımızı duyurduk.

NDC çalışmalarından katkı sunan ve hedefe ulaşma noktasında çaba sarf edecek tüm mesai arkadaşlarımıza, amirlerimiz ve diğer paydaşlarımıza gönülden şükranlarımızı sunuyor,

ÖZETLE

Türkiye, Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde devam eden COP27'de genel kurula hitap ederken güncellenmiş NDC'yi açıkladı.

Bu bağlamda;
  •   Eskiden %21 olan statükodan (BAU) %41 daha büyük bir azaltım.
  •   2038, emisyonların en üstte olması için zirve yıl olarak tanıtıldı.
Ayrıca, Türkiye 31. COP'a ev sahipliği yapmaya hazırdır denildi.


#COP27 #ClimateChange


SECAP Rehberine Göre Enerji ve İklim Eylem Planı Hazırlama

SECAP NEDİR? derseniz (Sustainable Energy And Climate Action Plan): 2015 yılında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan "İklim ve Enerji için Belediye Başkanları Sözleşmesi" (Covenant of Mayors - CoM) çerçevesinde imzacı belediyelerin hazırlamayı taahhüt ettikleri sürdürülebilir enerji ve iklim değişikliği ile ilgili eylemleri içeren dokümandır. 

Daha detaylı SECAP bilgisi için aşağıdaki yazımızı da okuyabilirsiniz;

https://www.iklimokulu.com/2022/08/secap-nedir.html

Dünya genelinde insanların %80'i şehirlerde sadece %20'si kırsal bölgelerde yaşıyor ve bu nedenle enerjinin de %80'i şehirlerde tüketiliyor. Diğer taraftan iklim değişikliğinin etkilerinin şiddetlenmesi ile birlikte şehirlerde yaşayan insanlar için iklim değişikliği etkilerinden  olumsuz olarak etkilenme oranları artıyor.

En son Avrupa'da yaşanan sıcak hava dalgalarının, buna bağlı büyük çaplı orman yangınlarının, bölgesel şiddetli kuraklıkların ve Türkiye'de Batı Karadeniz'de yaşanan sellerin de işaret ettiği gibi, belediyelerin iklim adaptasyon (Climate Adaptation) kapsamında tedbirleri hızlı bir şekilde hayata geçirerek şehirlerin dayanıklılığını artırması gerekiyor.

SECAP sayesinde, sürdürülebilir enerji ve iklim değişikliği ile ilgili ulusal seviyede geliştirilen planların, yerelde etkin ve diğer kurumlarla işbirliği içerisinde koordineli bir şekilde uygulanması hedefleniyor.

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan "SECAP Rehberi"ne erişmek için şu linke göz atabilirsiniz: https://publications.jrc.ec.europa.eu/repository/handle/JRC112986

Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP) HAZIRLAMA REHBERİ Nedir?

İklim ve Enerji için Belediye Başkanları Sözleşmesi, yerel iklim ve enerji çalışmaları için iddialı bir girişimdir. Hazırlanacak bu plan, imza sahiplerine SECAP'larını geliştirmeleri için bir dizi metodolojik ilke, prosedür ve iyi uygulama örnekleri sağlamaktadır. 

SECAP Hazırlama Rehberi 3 bölümden oluşmaktadır;

Rehberde;
BÖLÜM 1 - 2030 yılına kadar düşük karbonlu ve iklime dayanıklı şehirlere doğru adım adım SECAP süreci,
BÖLÜM 2 - Temel Emisyon Envanteri (BEI) ve Risk ve Güvenlik Açığı (RVA) Değerlendirmesi,
BÖLÜM 3 - İklim değişikliğinin azaltılması ve iklim değişikliğine uyum için politikalar, temel eylemler, iyi uygulamalar ve SECAP'ların Finansmanı yer almaktadır.