Ad

plan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
plan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İklim Değişikliğine Dirençli Kentler İçin 5 Kritik Adım

Değerli İklim Dostları,

Sel baskınlarıyla boğuşan caddeler, aşırı sıcaklarda kavrulan beton yığınları, kuraklıkla susuz kalan mahalleler… İklim krizi artık şehirlerimizin kapısını çaldı. Peki, biz bu gerçekle yüzleşmek yerine hâlâ “yıkılıp yeniden yapmak” gibi modası geçmiş bir anlayışla mı hareket edeceğiz? Hayır. Çözüm, “iklim dirençli kent” olmanın yolunu bilmekten geçiyor.

İklim Dirençli Kent Nedir?

Bir şehri, selin yıkamadığı, sıcağın kavurmadığı, kuraklığın susuz bırakmadığı bir yapıya dönüştürmek demektir. Ancak bu, beton duvarları yükseltmekle değil; doğayla uyumlu tasarım, bilimsel planlama ve toplumsal dayanışmayla mümkündür.

Örneklerle Açıklayalım:

  • Amsterdam: Su baskınlarına karşı yüzen evler ve suyu emen yeşil çatılar.

  • Kopenhag: Bisiklet yolları ve yağmur suyu yönetimiyle Avrupa’nın en dirençli şehirlerinden biri.

  • İstanbul: Peki ya biz? Dere yataklarına inşaat yapıp sonra sel felaketlerine şaşırmak yerine, doğal su kanallarını koruyabilir miyiz?

Bir Kent Nasıl Dirençli Olur?

  1. Yeşil Altyapı: Betonla değil, toprakla nefes alan şehirler. Her park, bir sel emici; her ağaç, bir klima görevi görmeli.

  2. Suyla Barışık Tasarım: Yağmur suyunu depolayan, dere yataklarını işgal etmeyen, kuraklığa hazırlıklı bir su politikası.

  3. Enerji Çeşitliliği: Güneş panelleri, rüzgar tribünleri ve enerji verimli binalarla şebekeye bağımlılığı azaltmak.

  4. Toplumsal Katılım: Belediyelerin “Biz yaptık oldu” anlayışı yerine, halkın fikrini alan, yerel çözümlere dayanan projeler.

  5. Afete Hazırlık: Erken uyarı sistemleri, acil toplanma alanları ve iklim göçüne karşı sosyal politikalar.

İklim Okulu’nun Vizyonu: Dirençli Topluluklar

Biz, İklim Okulu olarak, şehirlerin sadece binalardan ibaret olmadığını biliyoruz. Bir kentin direnci; orada yaşayan insanların bilinci, yerel yönetimlerin sorumluluğu ve doğayla kurulan dengedir. Bu yüzden:

  • Belediyelerle SECAP (Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı) iş birlikleri yapıyoruz.

  • Yeşil çatılar, yağmur bahçeleri gibi doğa temelli çözümlerin eğitimlerini veriyoruz.

  • “İklim okuryazarlığı” ile karar vericileri ve vatandaşları bilinçlendiriyoruz.

Son Söz: Direnç, Teslim Olmamaktır

İklim dirençli kent, felaketleri önlemez; onlarla yaşamayı öğretir. Bugün İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de atılacak her akılcı adım, yarın çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirastır.

Unutmayalım: Dirençli kentler, doğayla savaşmayı değil, onunla uyum içinde yaşamayı seçenlerin eseridir.

"İklim dirençli kent nedir?", "Şehirler iklim değişikliğine nasıl hazırlanmalı?" ve "Sürdürülebilir kentler için neler yapılabilir?" gibi sorular, günümüzde yerel yönetimlerden vatandaşlara kadar herkesin aradığı kritik başlıklar haline geldi. Bu yazımızda, iklim krizinin kentsel etkilerine karşı dirençli şehirler inşa etmenin bilimsel yöntemlerini, dünyadan ve Türkiye'den somut örneklerle açıkladık. Amacımız, yalnızca farkındalık yaratmak değil; aynı zamanda "SECAP eylem planları", "yeşil altyapı çözümleri" ve "karbon nötr şehirler" gibi anahtar kelimelerle bu arayışlara yanıt vermekti. İklim Okulu olarak, dirençli topluluklar için bilginin gücüne inanıyoruz. Eğer siz de "İklim dostu bir kent mümkün mü?" diye soruyorsanız, bu içerik tam size göre!

Süleyman ÇETİN
Çevre Yüksek Mühendisi – İklim Okulu Kurucusu



Marmara’da Müsilaj - Deniz Salyası Planı Tamam, Fakat 1 Madde Unutuldu

 Sevgili Dostlar,

Marmara, yüzyıllardır Türkiye'nin kalbi konumunda olmuştur. Ancak ne yazık ki, bölgedeki endişe verici bir sorun da sessizce devam ediyor: Deniz salyası, deniz müsilajı ya da deniz sümüğü sorunu. Yakın zamanlarda hazırlanan 22 maddelik eylem planını özetleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, planın hedeflerinin büyük çoğunluğunun %100 başarıyla yerine getirildiğini belirtti. Fakat tek bir eksiklik var; planın beşinci maddesi. Bu madde, Marmara çevresindeki tüm atık arıtma tesislerinin “ileri biyolojik arıtma tesisleri” haline dönüştürülmesini öngörüyordu. Ne var ki, bu dönüşüm gerçekleşmedi. Sonuç olarak, Marmara’nın 40 yıldır atık çamuruyla kirlenmesini sona erdirecek etkili bir adım atılamadı.


Atıksu arıtma tesisinde yönetici olarak çalışmış yüksek çevre mühendisi olarak, böylesine hayati bir çevre sorununun çözümünde tüm sistemin yeniden yapılandırılmasının ne denli önemli olduğunu belirtmek isterim. Atık arıtma tesislerinin modernizasyonu, sadece su kalitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda deniz ve kıyı ekosistemlerimizi koruyacak. Marmara’da yıllardır süregelen atık çamuru problemi, deniz canlıları, balıkçılık ve hatta turizm gibi sektörlerde ciddi sıkıntılara yol açıyor. Sorunun temelinde ise, planın tek eksik halkası olan beşinci madde yer alıyor. Arıtma tesisi eksikliği.


Günümüze kadar birçok alanda önemli adımlar atılmış olsa da, bu kritik dönüşüm gerçekleştirilemediği için kirlilik temel mesele olarak varlığını sürdürüyor. Yerel yönetimler, çevre kurumları ve ilgili paydaşların daha etkin ve koordineli çalışması gerekiyor. Çünkü bizler, Marmara’nın temiz ve sağlıklı bir gelecek için yeniden doğuşuna şahit olmak istiyoruz. Unutmayalım ki, bu bölge sadece ekonomik açıdan değil, ekolojik ve toplumsal açıdan da Türkiye’nin geleceğini belirleyen önemli bir unsur.


Sevgili dostlar, Marmara’nın sessiz çığlığına kulak verelim. Atık arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştürülmesi, Marmara’nın temizlenmesi ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakılması için elzem. Bu konuda ortak bir bilinçle, kararlı adımlar atmak hepimizin sorumluluğudur. Gelin, Marmara’ya hak ettiği değeri verelim ve kirliliğin zincirini kırarak temiz bir gelecek inşa edelim.

Süleyman Çetin
Yazar - Çizer - Gezer
Çevre Yüksek Mühendisi