Değerli dostlar,
Dünya Günü, tam da bu yüzden yalnızca bir çevre günü değil; aynı zamanda adalet, eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik günüdür.
Tüm bunlar Dünya Günü’nü bir gün değil, bir yaşam modeline dönüştürme çabamızın yansımasıdır.
Değerli dostlar,
Dünya Günü, tam da bu yüzden yalnızca bir çevre günü değil; aynı zamanda adalet, eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik günüdür.
Tüm bunlar Dünya Günü’nü bir gün değil, bir yaşam modeline dönüştürme çabamızın yansımasıdır.
Şehirlerin gri duvarlarında, tek bir ifade yankılanıyor:
İKLİM OKULU
Bu graffiti serisi, sadece bir isim değil; bir duruşun, bir davetin ve bir çağrının duvara yansıması.
İklim Okulu graffitileri, doğrudan hiçbir şey söylemeden çok şey anlatıyor. Çünkü bazen en güçlü mesajlar, tek kelimelik bir imzada saklıdır.
Her harfte bir fikir, her fırça izinde bir eylem duygusu var. Bu tasarımlar, iklim krizine karşı duyarlılığı artırmak ve toplumu görünür, kalıcı bir dille harekete geçirmek için üretildi.
🎨 Graffitilerde sadece “İklim Okulu” yazıyor çünkü:
• Merak uyandırmak istiyoruz.
• Gençlerin ilgisini tasarımla çekmek istiyoruz.
• Herkesin kendi anlamını yükleyeceği bir boşluk bırakıyoruz.
• Ve bu iki kelimeyle, bir bütün hareketi temsil ediyoruz.
Görsellerde kullanılan renkler, tipografik stiller ve sanatsal formlar, her graffitiye ayrı bir karakter kazandırıyor. Blockbuster, tag, roller, wildstyle, kufi ve daha birçok stilde tasarlanan bu yazılar, sadece bir görsel değil; sokakla konuşan bir vizyon.
Bu graffitiler sokaklara yazılsa ne olurdu?
Birileri durup bakar mıydı?
Bir genç onu görüp araştırır mıydı?
Cevabımız: Evet. Çünkü bu sadece bir yazı değil, bir başlangıç.
🟢 İklim Okulu graffitileri ile, harekete görsel bir kimlik kazandırıyoruz.
Ve her duvarda, her paylaşımda şu mesajı bırakıyoruz:
“Buradayız. Öğreniyoruz. Savunuyoruz.”
İklim krizi sadece geleceğin değil, bugünün meselesi. Gezegenimiz her geçen gün daha fazla baskı altında. Kuraklık, hava kirliliği, ormansızlaşma, biyoçeşitlilik kaybı... Bunlar yalnızca haberlerde gördüğümüz başlıklar değil — yaşadığımız dünyanın gerçekleri.
Doğada vakit geçirmek hem beden hem zihin sağlığı açısından son derece faydalıdır. Ancak doğa yürüyüşleri, kamp, dağcılık ya da keşif gibi faaliyetlerde yön bulma becerisi hayati önem taşır. Modern araçlar (pusula, GPS, harita uygulamaları) oldukça yardımcı olsa da, bu cihazlar her zaman çalışmayabilir. İşte bu yüzden doğal yöntemlerle yön bulma tekniklerini bilmek, hem güvenliğiniz hem de özgüvenli bir doğa deneyimi için çok değerlidir.
Aşağıda doğada yön bulmak için kullanılabilecek başlıca yöntemleri detaylıca bulabilirsiniz:
Güneş, doğada yön tayininde en güvenilir işaretlerden biridir.
Güneş sabahları doğudan doğar ve akşamları batıdan batar. Bu bilgi temel alınarak yaklaşık yön tayini yapılabilir.
Öğle vakti (güneş tam tepede) olduğunda gölge en kısa halindedir ve gölge neredeyse tam kuzeyi gösterir.
Düz bir zemine bir çubuk saplayın.
Çubuğun gölge ucunu küçük bir taşla işaretleyin (örneğin sabah).
15–20 dakika bekleyin ve gölgenin yeni ucunu yeniden işaretleyin.
İlk noktayla ikinci nokta arasında düz bir çizgi çekin. Bu çizgi doğu-batı doğrultusunu verir.
İlk nokta batı, ikinci nokta doğudur. Bu çizgiye dik olarak kuzey-güney doğrultusunu da tahmin edebilirsiniz.
Ağaçların kuzey yönü daha nemli ve yosunludur; genellikle daha koyu renkte olur.
Güney yönü ise daha fazla güneş aldığı için kuru, açık renkli ve çatlamış olabilir.
Büyük taşların da kuzeye bakan yüzleri nemli ve yosunlu olabilir.
Karınca yuvaları genellikle güneye bakacak şekilde açılır, çünkü sabah güneşinden faydalanmak isterler.
Termit tepeleri (özellikle Afrika’da) de genellikle güneye daha yüksek kısımlarla bakar.
Geceleri doğada yön bulmak istiyorsanız Kutup Yıldızı (Polaris) en güvenilir kılavuzdur.
Kutup Yıldızı her zaman kuzeyi gösterir.
Bu yıldızı bulmak için Büyükayı (Yedigen) takımyıldızını gözlemleyin. Büyükayı’nın kepçe kısmının iki ucu, Kutup Yıldızı’na doğru bir çizgi oluşturur.
Bu yıldız oldukça sabit olduğundan, yön tayininde şaşmaz.
Bu yöntem analog (akrep-yelkovanlı) saatle yapılır.
Saati yere paralel şekilde tutun.
Akrep yönünü güneşe doğru çevirin.
Akrep ile 12 arasındaki açının ortası güney yönünü gösterir.
Bu yöntem yalnızca kuzey yarımkürede ve saat güneş saatine göre ayarlanmışsa işe yarar.
Rüzgâr yönü, bölgede hâkim olan hava sistemine göre değişiklik gösterse de, bazı bölgelerde sabah ve akşam rüzgârları düzenli olabilir.
Dağ yamaçlarında, kar daha geç eriyen kuzey yamacında daha uzun süre kalır.
Buzulların ve akarsuların şekli, eğimin yönünü ve genel coğrafi eğilimleri verebilir. Akarsular genellikle eğimin yönüne doğru akar.
Modern doğa gezilerinde harita, pusula, GPS gibi teknolojik cihazlar yön bulma sürecini oldukça kolaylaştırır. Ancak bu araçların pil ömrü sınırlıdır, sinyal olmayabilir veya fiziksel olarak zarar görebilirler. Bu nedenle doğal yöntemleri bilen bir gezgin her zaman avantajlıdır.
Doğada yön bulmak sadece hayatta kalmak için değil, doğayla daha bilinçli bir ilişki kurmak için de önemlidir. Doğal yön bulma yöntemlerini öğrenmek, hem teknolojiye bağımlı kalmadan hareket edebilmeyi sağlar, hem de doğaya olan bakış açınızı derinleştirir. Doğayla uyum içinde, bilinçli adımlar atmak için yön duygunuzu geliştirmeniz önemlidir.
Unutmayın: İyi bir doğa gezgini yalnızca yürüyen değil, yönünü bilen kişidir.
(Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı Hazırlama Rehberi)
İklim değişikliğiyle mücadelede yerel düzeyde en etkili araçlardan biri olan Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP), Avrupa Komisyonu’nun Belediye Başkanları Sözleşmesi (Covenant of Mayors) kapsamında geliştirilen kapsamlı bir planlama yaklaşımıdır. SECAP; hem karbon emisyonlarını azaltmaya hem de iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik hedefleri kapsar. Planın amacı, yerel yönetimlerin 2030 yılına kadar düşük karbonlu ve iklime dirençli kentler oluşturmasını sağlamaktır.
İlk adım, yerel yönetimin iklim ve enerji politikalarına yönelik net bir taahhütte bulunmasıdır. Bu taahhüt, Belediye Başkanları Sözleşmesi'ne imza atarak resmiyet kazanır. Sonrasında, politik sahiplenme sağlanmalı, yerel paydaşlar belirlenmeli ve bir SECAP koordinasyon ekibi oluşturulmalıdır.
Yerel yönetim, sera gazı salımlarını ölçümleyerek mevcut karbon ayak izini belirlemelidir. BEI, enerji tüketimi ve emisyon kaynaklarını (binalar, ulaşım, kamu hizmetleri vs.) analiz ederek, gelecekteki azaltım hedeflerinin temelini oluşturur.
İklim değişikliğinin mevcut ve gelecekteki etkilerine karşı kentin ne ölçüde risk altında olduğunu ve hangi alanlarda kırılgan olduğunu ortaya koyar. Bu değerlendirme; sel, sıcak hava dalgaları, kuraklık gibi etkiler üzerinde yoğunlaşır.
SECAP’ın uygulanabilirliği için ulusal, Avrupa ve uluslararası fonlara erişim, kamu-özel sektör iş birlikleri ve yenilikçi finansman mekanizmaları değerlendirilmelidir. Avrupa’daki başarılı uygulamalar, bu sürecin nasıl etkili bir şekilde yürütülebileceği konusunda yol gösterici olur.
SECAP; sadece bir belge değil, yerel yönetimlerin iklim kriziyle mücadelede kararlı, bilinçli ve planlı adımlar atmasını sağlayan kapsamlı bir yol haritasıdır. Bu süreci kararlılıkla yöneten kentler, sadece bugünü değil, geleceği de güvence altına alır.
İklim Okulu’nun logosunda yer alan leylek, yalnızca estetik bir kuş değil; aynı zamanda doğa ile insan arasındaki hassas dengeyi temsil eden çok özel bir canlıdır. Leylek, İklim Okulu’nun değerlerini ve vizyonunu taşıyan bir sembol olarak seçilmiştir. Çünkü leylekler, hem doğanın ritmini çok iyi bilen göçmen kuşlardır hem de iklim değişikliğinin en doğrudan etkilediği türlerden biridir.
Leylekler her yıl binlerce kilometre uçarak mevsimlere göre göç ederler. Baharın geldiğini müjdeleyen bu zarif kuşlar, insanlık tarihinde daima umut, bereket ve barışın simgesi olmuştur. Ancak son yıllarda değişen iklim koşulları, onların göç yollarını, dinlenme alanlarını ve yaşam sürelerini doğrudan etkiliyor.
İklim Okulu, tam da bu noktada leyleklerle ortak bir anlamda buluşur: iklim değişikliğini erken fark eden, doğayı gözlemleyen, ona göre hareket eden bir bilinç…
Leylekler sadece doğayı değil, kültürleri de birleştirir. Afrika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Anadolu’ya uzanan göç yolları, onları sınırların ötesinde bir doğa elçisi haline getirir. Bu anlamda İklim Okulu da sadece yerel bir hareket değil, küresel iklim sorunlarına karşı geliştirilen bir eğitim ve farkındalık modelidir.
Leylekler geldiğinde doğa canlanır. Baharın gelişini müjdelerler. Onlar, döngüsel yaşamın zarif habercileridir. Tıpkı İklim Okulu’nun da hayatlara dokunarak yeni bir farkındalık mevsimi başlatması gibi…
İklim Okulu’nun logosunda leylek var çünkü leylekler doğayı çok iyi tanır. Her yıl uzun yolculuklar yaparlar ve hava, yağmur, sıcaklık gibi değişimleri çok iyi hissederler. Yani iklim değişikliğini ilk fark eden canlılardan biridir.
Biz de İklim Okulu olarak, tıpkı leylekler gibi doğayı dinleyen, koruyan ve fark eden çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Leylek, hem dostluğu hem de doğaya saygıyı simgeliyor. Bu yüzden İklim Okulu’nun simgesi bir leylek!