Değerli dostlar,
Dünya Günü, tam da bu yüzden yalnızca bir çevre günü değil; aynı zamanda adalet, eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik günüdür.
Tüm bunlar Dünya Günü’nü bir gün değil, bir yaşam modeline dönüştürme çabamızın yansımasıdır.
Değerli dostlar,
Dünya Günü, tam da bu yüzden yalnızca bir çevre günü değil; aynı zamanda adalet, eşitlik, dayanışma ve sürdürülebilirlik günüdür.
Tüm bunlar Dünya Günü’nü bir gün değil, bir yaşam modeline dönüştürme çabamızın yansımasıdır.
Farkında olmadan her gün tabağımıza koyduğumuz gıdalarda, içtiğimiz suda ve hatta soluduğumuz havada minik plastik parçaları bulunuyor. Mikroplastik adı verilen bu küçük parçalar, hayatımızın içine sinsice sızmış durumda. Özellikle mutfakta kullandığımız plastik kaplar ve silikon spatulalar, günlük yaşamımızdaki en büyük mikroplastik kaynaklarından biri haline geldi.
Mikroplastikler, 5 milimetreden daha küçük plastik parçacıklardır. Bu minik parçalar, sıcaklık ve aşınma gibi etkilerle plastik ürünlerden koparak gıdalarımıza karışmaktadır. Özellikle sıcak yemeklerle temas eden plastik kaplar ve silikon mutfak araçları, yüksek sıcaklık nedeniyle hızla aşınarak mikroplastik salınımına sebep olur.
Birçok kişi, silikon spatulaların ve plastik saklama kaplarının güvenli olduğunu düşünür. Ancak gerçek, bu ürünlerin yüksek sıcaklık altında mikroplastik parçacıklarını serbest bırakabileceğidir. Örneğin, sıcak tavaya sürdüğümüz silikon spatulalar, zamanla gözle görünmeyen küçük plastik partiküllerini yemeklere karıştırmaktadır.
Araştırmalara göre mikroplastiklerin sağlık üzerindeki etkileri oldukça endişe verici. Bu parçalar vücutta birikerek hormonal dengeleri bozabilir, bağışıklık sistemini zayıflatabilir ve sindirim sistemini etkileyebilir. Dahası, mikroplastiklerin gıda zincirine karışması sadece insanları değil, tüm ekosistemi tehdit etmektedir.
Öncelikle, mutfak araçlarımızı seçerken daha bilinçli davranmalıyız. Plastik ve silikon yerine, cam, paslanmaz çelik, bambu ve ahşap gibi daha sağlıklı ve dayanıklı alternatiflere yönelmek gerekiyor. Plastik ürünler kullandığımız durumlarda ise sıcak yiyeceklerle temas ettirmekten kaçınmalıyız.
Ayrıca, mikroplastik kirliliğinin azaltılması için toplumsal bilinçlenme önemlidir. Bu konudaki farkındalığımızı artırmak ve çevremizi bilinçlendirmek, gelecek nesillere daha sağlıklı bir dünya bırakmamız için atabileceğimiz en önemli adımlardan biridir.
Unutmayalım, plastik hayatımızı kolaylaştıran bir ürün olabilir, ancak doğru kullanılmadığında sağlık için sessiz bir tehdit haline gelir. Mutfaklarımızda küçük değişikliklerle büyük fark yaratabiliriz.
Geleceğimiz için plastik kullanımımızı gözden geçirmenin zamanı geldi.
Günlük hayatımızın içinde sıkça duyduğumuz “atık” ve “çöp” kelimeleri kulağa benziyor gelse de, aralarında önemli farklar bulunuyor. Peki, atık nedir? Atık, esasen artık kullanılmayan, işlevini yitirmiş, fakat doğru yöntemlerle geri kazanılabilen, dönüştürülebilen ya da yeniden değerlendirilebilen malzemelerdir. Örneğin; kağıt, plastik, cam ve metal gibi materyaller, atık haline geldiklerinde geri dönüşüm sürecine sokulabiliyor ve yeni ürünlere dönüştürülebiliyor.
Öte yandan, “çöp” kelimesi genellikle evlerimizden, sokaklarımızdan gördüğümüz, atılması gereken, doğrudan imha edilmesi düşünülen, artık değerlendirilemeyecek kalıntıları ifade eder. Yani, her çöp atıktan ayrı düşünülemez; çöp, atıkların içindeki, kullanılamaz hale gelmiş kısmı anlatmak için kullandığımız bir terimdir. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta; aslında her atık çöp değildir. Doğru yönetildiğinde, ayrıştırılan atıklar, çöp haline gelmeden önce geri dönüşüm ve yeniden kullanım imkanları sunar.
Bu ayrım, sadece dilsel bir farktan ibaret değil; aynı zamanda çevre bilinciyle yaklaşıp, kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanabileceğimizi gösteren önemli bir çağrıdır. Geri dönüşüm sistemlerini ve atık ayrıştırma yöntemlerini hayata geçirirsek, çöp miktarını azaltarak çevremizi koruma yolunda büyük adımlar atmış oluruz. Unutmayalım ki, atıklarımızı doğru şekilde değerlendirmek, hem doğamıza hem de geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımdır.
Sevgili dostlar, maalesef atık sorunu sadece şehirlerimizde bitmiyor. Bilim insanlarının zaman zaman “8. kıta” olarak adlandırdığı devasa plastik yığını, modern tüketimin ve yetersiz atık yönetiminin okyanuslarımızdaki simgesi haline geldi. Bu 8. kıta, okyanuslarda biriken kontrolsüz plastik atıkların oluşturduğu geniş alanı ifade ediyor. Sadece çevre kirliliğine değil, deniz yaşamının ve biyolojik çeşitliliğin de ciddi tehdit altında olduğunu gösteriyor. İşte bu yüzden, atıklarımızı doğru şekilde yönetmek, geri dönüşüme kazandırmak ve bu sorunu kökten çözmek hepimizin ortak sorumluluğu olmalı.
Sevgiyle kalın,
Plastik kirliğine karşı bir çok çözüm önerileri gelse de yaygınlaşması ve çözüm önerilerinin bir ekonomik boyutu Sürdürülebilirliğine engel olmakta.
İklim Okulu Uzmanlarından Çevre Mühendisi ve Sanatçı Süleyman Çetin; "Çömlek sanatının plastik sanayine hem ekonomik
Plastik sanayicileri hammaddeleri plastik olduğu için ithalat konusunda lobicilik yaparak baskı kursa da, ithalat maalesef
Toprak sanatı olarak da bilinen çömlekçilik sanatıyla yapılmakta. Plastik gibi her ürün yapılamasa da bir çok ürün çömlek kilini şekillendirerek yapılabilmektedir.
Gıda ürünlerinde de kullanılan plastik, sıcak çay bardağı, asitli içecekler ve yemek kaplarında kullanıldığından eriyerek mikro plastik olarak vücudumuza girmekte. Bu nedenle kanser gibi bir çok hastalık insanlarda sık görülür hale geldi.